Türkiye güne Bodrum’da iki teknenin batması sonucu 11 ölü, 3 kayıp haberi ile uyandı bugün.. Haberin fotoğrafları yayınlandığında ise ikinci kez uyandık! 3-4 yaşlarındaki çocukların cesetlerinin sahile vurmuş fotoğrafları yıktı hepimizi. 3 yaşındaki Aylan ve 5 yaşındaki Galip kardeşler üzerlerinde can yeleği bile olmadan binmişlerdi lastik botlara…
Bodrum’dan yasa dışı yollarla Yunanistan’a geçmek için aileleriyle birlikte tam 5 çocuk da vardı. İki saat arayla iki tekne battı…
İlk botta 2’si çocuk 8, ikinci botta ise 3’ü çocuk 4 kişi vardı. Toplamda 12 kişi öldü. 9 kişi kurtuldu, 2 kişi hala aranıyor…
Rakamları yazmak kolay da ya vatansızlık nasıl yazılır? Bunu daha birkaç gün önce sesli düşünerek kendimce cevapsız bırakmıştım…
Evet sesli düşünürüm çoğu zaman. Yakın çevremdekiler maruz kalır sesli düşüncelerimin cümle haline.
Birkaç gün önce twitter’da #BuyPens toptweet’inin izini sürerken Conflict News (Çatışma Haberleri) adlı sitenin İzlandalı kurucusu Gissur Simonarson’un Beyrut’ta, kucağındaki çocuğuyla sokakta kalem satan Suriyeli bir sığınmacının fotoğrafını twitter’da paylaşması ve o babaya destek yağması haberleriyle karşılaştım. İki günde 126 bin dolar bağış toplanmıştı. Beyrut’ta kucağında uyuyan dört yaşındaki kızı Reem ile kalem satmaya çalışan iki çocuk babası Abdülhalim isimli Suriyeli sığınmacının imdadına sosyal medya üzerinden binlerce kişi yetişti. Nedeni sadece bir tek fotoğraftı…
Hareketi başlatan Simonarson’un dediği gibi ‘İnsanların bir araya gelip, bir başkasının hayatında fark yarattığını görmek güzel’di. İzmir Çankaya metrosunun merdivenlerinden inerken kimi zaman uyuyan kimi zaman uyanık ‘dilenen’ annesinin yanında oturan Suriyeli çocuk aklıma geldi. Bu işleri yapmak lazım diye oradan geçerken düşündüm. “Vatansızlık ne kadar zor, bu insanlar ne yapsın, nereye gitsin, savaş alanında kalarak ya da kaçarken ölsün mü? Düşüncemi sesli olarak yanımdakiler de dinledi o an…
Ya şimdi kıyıya vuran cansız bedenleriyle bize vatansızlığı ‘denizde biten bir sonla’ gösteren bu minik yavruların görüntüleri için ne yapmalıydı? İnsanın çaresizliğini en net anlatan, yüreğine basa basa, çaresiz bırakan bu karelerin yayınlanması bazılarımıza ‘fazla trajik’ gelse de ‘haberin unsuru’ndan öte insanlığın insanlığa ne kadar zülm çektirdiğini gösteren bir fotoğraftı sonuçta söz konusu kare…
O minicik yavruların bedenleri suyun üzerine çıkmayı başardı bir şekilde ya kafasını kuma gömenlerin bedenleri nasıl çıkacak aydınlığa… Derin ve karanlık sularda kaybolan beyinleri nasıl görecek gün ışığını, hayatı, insanlığı, yaşamı, insan olmayı, vatansızlığı, gidecek yerinin olmamasını…
Öyle ya da böyle ‘çocuklar ölmesin’, ‘çocuklar ölmesin!’, ÇOCUKLAR ÖLMESİN!!! Çünkü “çocuklar uyurken susulur, ölürken değil!”