Öyle ağdalı cümlelerle eğitim politikası dersi vermeye niyetim yok zaten ne haddim ne de bu konu uzmanlığım. Konu basit; çevrenizde hangi yaştan olursa olsun okula giden bir çocuğu olan bir ebeveyn ile sohbet etseniz konu eğitim meselesine geliyor. Öğretmen arkadaşlarınız varsa onların taraf apayrı…
‘Bilmem kaç bakan değişti her gelen bakan…’ diye başlıyor en siyasetten uzak olan velinin bile serzenişleri. Anlatıyor, okula giden bir çocuğu olmayan ben gibiler anlamakta biraz zorluk çekiyoruz ama araştırınca her şey netleşiyor. En basite gelelim yine; eğitim tam gün oldu, çocuklar öğle tatiline çıkıyor da işte orada bir sorun var ÇIKAMIYOR! Okulda takılıyor çünkü onları ancak velileri gelip okuldan eve, evden okula götürebilir, çünkü büyükşehirlerde çocuklar o kadar güvensiz ki değil bir sokak ilerideki okula okulun duvarının dibine bile çıkamıyor! Ee tamam okulda kaldı ne yiyecek e hadi onu da buldu nerede yiyecek, öğle arasındaki saatleri yağmurda kışta nerede geçirecek.
Sabahçı, öğlenci olarak ikiye bölünerek öğrencilere anca yeten sınıfların mevcudunu iki katına çıkararak okulları fiziki olarak ‘derse’ bile yetersiz hale getiren düzenlemeden okullarda yemekhane, kütüphane gibi yerler açılmasını mı bekliyorduk tabi ki hayır. Ama en azından bunları dile getiren veliler kadar MEB’de birilerinin bu gibi eğitimi sollayan konuları düşünmesini diliyorduk. Sosyal devletin fiziki koşulları yerine getirmeden, çocuklarımızı yağmurda, karda kışta eğitim (ki onun içinin doluluğu apayrı bir konu) uğruna hasta edecek uygulamaları bu çağda uygulatması değil ortadan kaldırmasını diliyorduk.
Basit basit, herkesin anlayacağı dille yazmaya devam… (ironik mi oldu ne biraz). Meselemiz eğitim, çok basit değil mi e-ği-tim. Ama biz nelerle uğraşıyoruz. Garip müfredat düzenlemeleri, garip karikatürler, garip test soruları, çocukları zorla bir yöne çekme programları, tam bir sisteme alıştılar derken olmadı deyip hooop sınav kaldırmalar, zaten girdiği tüm sınavlarda sınav sorularının bir gruba servis edilmesi nedeniyle hezeyana uğramış, hayata ‘ezik’ başlatılmış ve hayati hakkı çalınmış bir üst neslin –mesela ben- hıncı giderek yükselirken yeni yeni hınç yükseltici sınav sistemleri… Say say bitmeyecek ‘eğitim’in yanından geçmeyen uygulamalar…
Yine basit, bir nesli daha eğitimden soğutmadan, eğitimin temel özelliğini yitirmesine izin vermeden, çocukları deneme tahtası, yarış atı gibi kavramlarla andırtmadan basit basit düşünün nolur. Eğitimden öte vesairelerle uğraştırmayın ne öğrencileri ne de velileri. Küçücük çocuğu olanlar –mesela yine ben- endişeli gelecekten. Şimdiden özel okul parası mı biriktirmeli düşüncesinde daha henüz hayatla mücadelesine bir es verememiş çekirdek aileler. Şems’in dediği gibi ‘etme’yin. Eğitim sistemini bari düzgün tutturun ki arkanızdan şunu da yola soktular haklarını yemeyelim diyebilelim. Ama bu işler milli savunmaya bakarken hoop eğitime bakıverenlerle olmaz. Bi bilene sorun der atalarımız, e soruverin siz de heba etmeden bunca yavrucağı.
Unutmadan eğitimcileri hapse atmayın, bir de gazetecileri! Düşünen insan bu ülkeye her şeyden çok lazım. Öğrenciler dersteyken o ya da bu nedenle eğitim kurumuna baskın yapıp ders kitaplarını sokağa atıvermeyin bir de olmaz mı!
Yine unutmadan basitçe, Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun cumhuriyetin çocukları.