Son günlerde özellikle Facebook’ta dikkat çeken bir ileti dönüyor. Kişi profilinde ‘Merhaba arkadaşlar’ diye başlayan ve ‘Uzun düşünceler ve uğraşlar sonrası artık yurtdışına yerleşmeye karar verdim’ diye süren, kaçıncı kez okursanız okuyun o an kandığınız ve bir çırpıda ‘aaa’ diye şaşkınlıkla okuyuverdiğiniz en dikkat çekici iletilerden biri.
İletinin ortalarına doğru ‘çok iyi bir iş buldum, aynı zamanda çok da şirin bir ev buldum’ cümlesiyle umutlanıverdiğiniz, ohh ne güzel diye hayıflandığınız… Sonra size değer veren ve hakkınızı helal edinle süren veda… ve hoşçakalın…
Bitmedi, çünkü bomba sonda. İleti ‘Bu mektubu Hasan adında bir adam paylaşmış kendisini tanımam etmem, bir yerde denk geldi sadece.. Ben de kopyalayıp buraya yapıştırdım ve sonuna kadar okuyup okumayanlar birazdan belli olacak’ gülücükler, gülücükler… Altında pek çok yorum tabiî ki…
Bunca okunmayan, okunmaya değer ve zaman bulunmayan sosyal medya iletisi içinde nedir bu uzun iletiyi farklı kılan ve okutan? Aslında önemli bir sosyal araştırma tezi olabilir. Neden güzelim ülkemden bıkmış herkes ve bu uzun iletiyi es geçmeden bir çırpıda okuyor?
Son yıllarda yurtdışına yerleşme hayalleri artan ne kadar çok insan var çevrenizde farkında mısınız? İşte bu uzun iletinin bir umutla okunma nedeni bu.
İşsizlik almış başını gidiyor, istediğin kadar dayatılan sınavlardan başarı sağla, en iyi üniversitelerde oku, faydası yok. Torpil, adam kayırma, kadrolaşma kamu kurumlarında almış başını gidiyor. Liyakat mı o da ne? Gerçekten anlamını hiçbir zaman öğrenemeyeceğimiz kelimelerden biri. O da orda dursun…
Gençler işsiz, aç, muhtaç, çaresiz… Orta yaşlılar kredi batağında, büyüyen çocuklarına bir gelecek kurabilme derdinde, geçim derdinde, kıt kanaat maaşı nasıl yetiştireceğimin peşinde sıkışmış kalmış. Bir tık üstü tüm bunlara bakıp cebindeki 5 kuruş emekli maaşını kime yetiştireyimin hesabını yapıyor.
Zengin ile yoksul arasındaki fark o kadar açılmış ki, alışveriş yapılan yerler, oturulan mekanlar, adım atılan yerler bile artık farklı.
Sadece maddi mi peki bu ülkeyi terk etmek istemenin nedeni? Manevi olarak da çok şey yitmiş gitmiş. Uzun yıllar yurtdışında yaşayıp 3-4 yıldır Türkiye’ye geri dönen bir tanıdığımız da gerçekten neden geri gitmek istediğini, serzenişlerini paylaşmıştı geçenlerde yine sosyal medya aracılığıyla. 20 yıl önce bıraktığı ülkesinden, övündüğü manevi dayanışmadan eser kalmadığından, artık burada duracak bir nedeni de kalmadığından bahsetmişti.
Çünkü, kutuplaşmaların siyasi boyutta ayyuka çıktığı, siyasilerin bu kutuplaşmayı her fırsatta daha da keskin bir hale getirerek kullandığı, herkesin sen şucusun sen bucusun diye birbirini ötekileştirdiği, dinin siyasi bir olguymuş gibi ortalıkta dolaştığı, maneviyatın önemsizleştiği, herkesin herkesi her an boğma kapasitesinde olduğu, kadın cinayetlerinin arttığı, çocuk istismarının ve ölümlerinin arttığı, çok kolay ölüm tehditleri alınan, alenen silahlanma çağrısı yapılan, düşündün diye hapse atılabilme tehlikesinde olduğun, komşuna bile şüpheyle bakılan bir yer oldu artık canım ülkem.
Bizim gerçekten iş işten geçmeden toplum olarak artık tedavi olmamız gerekiyor. Filler tepeşir olan çimlere olur bunu asla unutmayalım. Bu ülke bizim, bu devlet bizim, bu topraklardan hala Çanakkale’nin Kurtuluş Savaşımızın kanı fışkırır. Fillerin kavgalarını bizim üzerimizde yapmasına izin vermeyelim. Maddi ve manevi çöküşümüzü hızlandıran politikalara dur demek bizim elimizde. Çocuklarımız için, geleceğimiz için, ülkemiz için artık herkes lütfen şapkasını önüne koyup düşünsün ve elini taşın altına koysun. Ne yani ülkeyi mi terk edelim, tabi ki HAYIR!