Bir insanın değeri er ya da geç anlaşılır. Bu her kim olursa olsun böyledir, hayat ve yaşanmışlıklar bize bunu öğretiyor.
Şimdi size benim bu konuda şahit olduğum çok özel bir bilim insanını anlatacağım. Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Füzün’ün başına gelenleri hatırlatacağım.
O dönem Abdullah Gül cumhurbaşkanıydı ve Füzün’ü ikinci sırada olmasına rağmen rektörlüğe atamıştı.
Bu olay haberlerde rektör depremi diye haftalarca yer almıştı.
Aldığı oy sayısı 181 idi, yani oyların yüzde 15’i.
Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi cerrahlarından olan Füzün kurumun bünyesinde tanınan sevilen biriydi.
Atandıktan sonra Füzün ile basın çok uğraşmıştı. Özel hayatıyla ilgili her ayrıntı en saçma şekliyle sayfalarda yerini alıyor, açtığı 1 TL’lik sembolik tazminat davalarıyla Füzün de bu davaları kazanıyordu.
Ona kalan bir mirasla ilgili bir mahkeme katibinden alınan bilgiye istinaden yapılan bir haberle ilgili yaptığı basın toplantısında, onun sakinliğine, asaletine, saygılı davranışlarına hayran olmuştum ve dayanamayıp meslektaşlarımın hepsine ateş püskürtmüştüm; “Siz gazeteciliği bırakın mahkemedeki katip yapsın, sormadan, görüş almadan belge haberleştirerek, sadece bir insanı karalamak amacıyla haber yapıyorsunuz ayıp” diye.
Füzün, uluslararası alanda başarılı bir cerrah ve tıp alanında yaptığı çalışmalarla bir duayen evet, ama özel kişisel davranışlarıyla da o bir duayen.
Bizim dostluğumuz Füzün ile bu basın toplantısından sonra başladı. Ondan her zaman çok şey öğrendim, onu hem bilim insanı olarak hem de bir dost olarak çok sevdim.
Kendisine karalama yapanlara bile iyilik yaptığına çok defa tanık oldum.
Zaten rektörlüğü süresince kendisine saldıran bütün gazetecilerin kendisiyle dost olduğuna da tanık oldum.
Herkes onu sevdi, saydı.
Artık üniversitede yaptığı birbirinden başarılı çalışmalar haber oluyordu. Tekrar rektör seçimleri geldiği zaman gazeteciler onun tekrar rektör olması için dua ediyordu.
Üniversite öğretim görevlileri, personeli her kademeden çalışan onun yeniden rektör olması için çalışıyordu.
Çünkü Füzün edep, hizmet, adalet, hoşgörü temel anlayışlarıyla rektörlük görevini sürdürmüştü. Ağzından en sık duyulan dört kelime bunlardı.
Ve girdiği ikinci seçimlerde 724 oyla yüzde 50’ den fazla, oylarını yüzde 400 arttırarak, diğer adayların aldığı oyların tamamından daha fazlasını alarak yeniden atandı.
Bu hikaye bana hep şunu düşündürür, evet herkes haksızlığa uğrar, herkes yanlış anlaşılır, ancak asil, empati duygusu olan ve kin tutmayan insanlar insanları doğruya yönlendirebilir. En ama en zor durumlardan gerçek bir lider olarak çıkabilir.