Sempatik ve bir o kadar da sihirli sözcüktür, ''Barış''... Neler yaşandığını, bu aşamaya nasıl gelindiğini ve en önemlisi nasıl gerçekleşeceğini bile düşündürmez. Anında önünüzde beyaz bir sayfa bulur, başlarsınız hayallerinizi nakış nakış işlemeğe...
Umutla sarılır. Yıllarca, on yıllarca beklersin ağzında zeytin dalı taşıyan süt beyaz güvercinin yolunu.. Barış olacak; güzel günler göreceğiz, kavgalar son bulacak, silahlar susacak, kan akmayacak, savaş illetinde kurtulacak, birlik-beraberlik, uyum ve huzur içerisinde bir yaşamın kapısı aralanacaktır.
Soygun, sömürü, baskı ve terörden beslenen bir düzende barış, imkansız denebilecek kadar zor bir iştir. Tabi ki, gerçek ve kalıcı bir barıştan söz ediyorsak... Zaman kazanmak, güç toplamak, karşı tarafı oyalamak, motivasyonunu dağıtmak ya da özel süreçleri sıkıntısız, sorunsuz atlatmak vb. hesaplarla dillendirilenler barış değil, savaş hileleridir...
Barış zordur... Çünkü, barış, emperyalist silah tekellerinin her türlü politikaya yön verdiği bir dünyada silahsızlanmayı savunmaktır...
Barış, insan haklarıdır, ulusal bağımsızlıktır, bağımsızlık mücadelesi veren halklarla dayanışma içerisinde emperyalizme karşı mücadele etmektir...
Bütün insanların hak ve saygınlık içerisinde, doğuştan sahip olduğu ırk, ulus, etnik köeken, din, dil, mezhep ve cinsiyet ayrımı olmaksızın yararlanacağı temel haklardır barış...
Kısacası; barış, bir insanlık idealidir. Geçmişten günümüze yaşanılanları değil, insanca olanı, insana yakışanı; yani eşitliği, özgürlüğü, hakkı ve saygınlığı dile getirir...
Emperyalistlerden ve onların senaryolarında figüran rolü almışlardan barış dileyebilirsiniz. Barış için dua da edebilirsiniz. Geçici yenilgiler moralerimizi de bozabilir. Ancak, barışa düşman olanların teknolojik silah üstünlükleri de, güçlü propogandalarının etkisi de bir yere kadardır. Gelip dayanacağı yer halkların direnme kararıdır.