Korkunun ne olduğunu bilmeyenimiz yoktur. Günümüz Türkiyesinde siyasetin dilini çözmek ve doğru okumak için korkunun tanımından başlayarak kaynaklarını, çeşitleri, belirtileri ve korku hastalıkları hakkında bildikleriniz üzerine birkaç dakika düşünmelisiniz.
‘Erken seçim ekonomiye darbedir, vatana ihanettir’ diyenler erken olmanın ötesinde baskın seçim senaryosu yazdılar ve sahnelediler.
2019 seçimlerine bir buçuk gibi siyasette çok da uzun sayılmayacak bir süre kalmışken siyasi iktidar istediği kararı alıp tam bir keyfiyet içerisinde bunları uygularken iktidarın fiilen küçük ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli erken seçim çağrısında bulundu. Çağrı rolü ve repliği Bahçeli’ye verilmişti. Erdoğan yapılan açıklamaya şaşırmış gibi sustu.
16 Mart 2018 tarihli Sözcü Gazetesi şunları yazdı: Erken seçim teklifini Devlet Bahçeli yapacak, Erdoğan da ortağını kırmayarak kabul etmiş olacak.
Erken seçimin anlamı şu: Türkiye yönetilemez haldedir ve bunun sorumluları ise telaş ve korku içerisindeler.
Açıklamayı Bahçeli yapınca sürpriz hamle vs. diyenler oldu. Kimileri de arşivleri karıştırıp Bahçeli’nin Bursa Kocayayla’da yaptığı açıklamayla Ecevit başkanlığındaki DSP-MHP-ANAP koalisyonunun nasıl dağıldığını, 3 Kasım 2002’de erken seçime gitmek zorunda kalındığını hatırlattı.
Bunların hiç biri doğru değil.
Bunların sözleri itiraf niteliğindedir.
Türkiye’nin seçim için 7 Kasım 2019’u beklemesi mümkün değil.
Neydi korku; yaklaşan tehlike karşısında duyulan telaş, heyecan ve bunalım hali yani tehlikeli hal henüz gelmemiş olabilir ama eşiktedir. O halde tehlikenin soluğunu ensemizde hissettiğimiz an tehlike düşüncesi karşısında duyulandır.
İnsan varlığını koruma güdüsünden doğar korku ve korunan varlık her zaman can olmayabilir. Canın yongası sayılan şeyleri kaybetme riskiyle karşılaşıldığı anda etekler zil çalmaya, tutuşmaya başlar.
MHP Liderinin erken seçim önerisi, önceki öneri ve tutumlarıyla bir ve aynı tutulamaz. 3 Kasım 2002 öncesinde erken seçim derken de 7 Kasım seçimleri sonrası CHP’nin ‘başbakan sen ol ve birlikte hükümet kuralım’ ve aynı seçimler sonrasında AKP’den gelen koalisyon önerisini elinin tersiyle reddederken Bahçeli kazanacağını, partisinin oylarını artıracağını düşünüyordu. Şu anda ise erken seçim gerekçesi farklı. Artık bağımsız düşünemeyecek haldedir ve can simidi olarak sarıldığı Erdoğan iktidarı ile beraber kaybetmekten korkuyorlar.
Korkunun önemli emarelerinden biri düşünce ve hareketlerde tutarsızlıktır.
Zamanında yapılan, yapılması gereken seçimlerle Türkiye nefes alacak, önünü görecektir diyen kim? Devlet Bahçeli. Ve bu açıklama 3 Nisan 2018 tarihinde yani erken seçim önerisinden 2 hafta önce!
Öneriden bir gün sonra Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Sarayda görüştü. Türkiye için hayati önemdeki bu konuyu 25 dakika görüşüyorlar ardından geçmişte zamanında seçim yapmakla övünen, dahası erken seçimin ekonomiye darbe, vatana-millete ihanet olduğunu defalarca söyleyen Erdoğan ‘seçimler 24 Haziran’da yapılacak’ diyor.
Türkiye’de 16 yıldır iktidarda tek başına bir parti var ve sistem de değişti, Cumhurbaşkanı başkan seçilmediği halde başkanmış gibi hareket etmekte… Peki bu telaş niye, bu neyin acelesi?
Türkiye’nin AKP iktidarıyla vara vara geldiği nokta iflastır. Seçim önerisinin ortaya atıldığı gün haber bültenlerinde iki önemli haber daha vardı. Birincisi AB’nin Türkiye raporu açıklandı. Rapor Türkiye, AB’den dev adımlarla uzaklaştı diyor. Yani hak, hukuk, adalet sizlere ömür. İkinci haber; OHAL’in uzatılacağına ilişkindi. Türkiye’nin olağan yönetilemez durumda olduğu teyit ediliyordu.
Dikkate değer bir ayrıntı; Bahçeli’nin önerisine AKP’den (bir kişi hariç) ilk anda olumlu ya da olumsuz tepki veren olmadı. Erdoğan bile susuyorken Maliye Bakanı, Bahçeli’nin önerisini olumlu bulduğunu açıkladı. Çünkü ekonomide deniz bitti. Eskiden ülke borç batağında der eleştirirdik. Bu gün artık yüzmüyor maalesef boğuluyor, can çekişiyor, adı konmamış bir iflası yaşıyor.
Bahçeli-Erdoğan görüşmesinde erken seçim önerisi küçük bir revizyona uğradı. Seçim tarihi 26 Ağustos’tan 24 Haziran’a çekildi. Açıklamayı duyan AKP’liler dahi hayret ettiler. Şaşırmayın, kimse şaşırmasın. 26 Ağustos Kurban Bayramı’nın son gününe denk gelmektedir ve bu tarihte Haç kafileleri henüz yurda dönmemiş olacak seçimlerde oy kullanamayacaklardı. İkincisi son anketlerde ciddi bir ilerleme kaydeden İyi Parti ekarte edilerek, seçimlere katılması engellenmek isteniyor. Üçüncüsü 24 Haziran’da yapılacak bir erken seçim çalışması ve propaganda dönemi Ramazan ayına denk gelmektedir. Yani en çok Allah, kitap diyenin, en fazla teravi namazına katılıp en çok iftar sofrası kuranın kazanma şansının yüksek olacağı bir tarih.
Tüm bunlar da yetmez ise YSK var.