22 Ağustos Pazar günü bir vaveyla koptu! Neymiş? CHP’li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, güya Memleket Partisi’nin İzmir’deki kongre bayrak ve afişlerini toplatmış! “Güya” diyorum, çünkü bu hareket tarzı Tunç Başkan’a ait olamaz. Onun naif tarzını herkes bilir. Nitekim, Muharrem İnce’nin “Sen kimsin?” çıkışına verdiği yanıtta da kamusal alan vurgusu yaparak görüntüleri paylaştı ve kim olduğunu da belirtti.
İnce’nin bu konuda daha incelikli ve serinkanlı olmasını beklerdim. Çünkü kongre salonunu veren de İzmir Büyükşehir Belediyesi; onun başkanı da Soyer. İzmir’deki en iyi, en büyük, en elverişli kongre salonunu size veren birisi neden birkaç bayrak ve afişe tahammül edemesin ki?..
Memleket Partisi bir hırs yapacaksa bu hırsı 19 yıldır Türkiye’yi yöneten, daha doğrusu yönetemeyen ve gittikçe yeni sorun alanları oluşturan AK Parti hükümetine karşı, onun başkanına karşı yapmalı!
“İnce”likli olmak gerekiyor. “İnce”likler biriktirmek gerekiyor. Bir kaşık suda fırtına koparmak, hükümetten gelen türlü baskılarla ve farklı afetlerle, salgınla mücadele ederek canla başla görevini yapmaya çalışan bir belediye başkanına en yüksek perdeden çıkış yapmak kime, ne kazandıracak? Yoksa iktidarı mı sevindirecek? Kaldı ki, Tunç Başkan İzmir’deki herkesin belediye başkanı, ayrımsız hizmet etmeyi şiar edinen ve bundan milim sapmayan bir başkan. Memleket Partisi’nin bayrağını toplatmaya tenezzül edecek kadar küçük işlerin adamı da asla olacak değil.
Ancak, bu noktada hırsı aklından çok önde olan bazı arkadaşlarına “İnce” bir bakış şart. Acaba Muharrem Bey’i kim, nasıl dolmuşa getirdi, gaz verdi de o kadar yüksek perdeden ses yükseldi? Gençlik Kollarından itibaren CHP’de görevler alan, il başkanlığı, milletvekilliği, grup başkan vekilliği yapan Muharrem Bey’in hırsını yönelteceği yer iktidar partileri olsa gerektir. Memleket Partisi’nde görevler alan arkadaşlarım da var. Onlardan beni arayanlar oldu, benim aradıklarım oldu; hepsi de mutedil bir zeminden yana. Olup bitenlerden çok rahatsızlar. Biliyorum, aralarından Tunç Başkan’ı dahi arayanlar oldu. Umarım İzmir’deki iki üç gün süren iklim çabucak değişir. “İnce”likler ve sağduyu egemen olur ortama. Ama bilinsin ki, hırsı aklından ileride olanlarla gidilecek hiçbir yer yoktur.
Kulaklara küpe olacak iki de atasözü ekleyelim bu bahse:
-Ummadığın taş baş yarar.
-Her kuşun eti yenmez.
***
Muharrem Bey keşke yaklaşan 26 Ağustos’tan, 30 Ağustos’tan söz etseydi İzmir kongrelerinde… Büyük Taarruz, Dumlupınar, 30 Ağustos kutlu olsun! Önü de 10 gün sonra 9 Eylül’dür, İzmir’in kurtuluş bayramı da kutlu olsun!
Türk ordusu 9 Eylül’de İzmir’e girer ve Türk Bayrağını Vilayete çeker. Fakat Gazi, o gün kente inmez, geceyi yakın arkadaşlarıyla Belkahve’de geçirirler; şarkılar, marşlar söylerler coşkuyla. 10 Eylül’de de Gazi kente iner.
İzmir’in her yeri Atatürk kokar, bayrak kokar, Kuvayi Milliye kokar. 15 Mayıs 1919’da Kurtuluş için işgalci hayına ilk merminin sıkıldığı yerdir İzmir ve aynı zamanda işgalci hayının yine İzmir’de denize döküldüğü yerdir. İzmir, emperyalizme karşı başkaldıran ve Anadolu İhtilalini gerçekleştiren bir ulusun zaferinin, büyük bir destanın ilk ve son adımıdır.
O destanı yazanlara, Gazi Mustafa Kemal, İsmet, Kazım, Fevzi ve Fahrettin Paşa’lara; onlarla birlikte İzmir’e giren Kuvayi Milliyeci dedem Kırıkçı Recep’lere, Yüzbaşı Şerafettin’lere selam olsun!