DİSK olarak kıdem tazminatı konusunda bir müzakere sürecinin parçası değiliz, bu son derece hukuksuz ve eşitsiz bir süreç. DİSK her zaman her yerde sözünü söyler ve DİSK’in sözü kapalı kapılar ardında, masa başında söylenen sözler değildir. Kıdem tazminatı üreten, üretmeyen, iş arayan hatta iş aramaktan umudunu kesmiş ve yeni doğan çocuklarımızın geleceğidir. Geleceğimizi kimsenin çalmasına izin vermeyeceğiz.
Grevse grev, direnişse direniş!
Bu yanlıştan dönülmezse sokaklar işçilerin olacaktır!
Kıdem tazminatını işveren yükümlülüğü olmaktan çıkaracak, son ücret ile bağını koparacak, iş güvencesi dayanağı olmaktan çıkaracak her türlü dayatma, bir müzakerenin değil ancak mücadelenin konusu olabilir. Kıdem tazminatı sadece dünün ve bugünün değil geleceğimizin de kazanımıdır. Gençlerimizin ve çocuklarımızın emanetidir. Buradaki asıl amaç kamusal emeklilik sistemini (KES) kaldırmak, ne olduğu belli olmayan (TES) ve (BES)’i bize dayatmaktadırlar.
Buradan çağrı yapıyoruz “şimdi değilse ne zaman?”; “haydi o zaman genel grev, genel direniş!” deme zamanıdır. 100 yıllık mücadelemiz olan kıdem tazminatını kaldırmaya AKP’nin kıdemi yetmez.
Kıdem tazminatı tekrar gündeme geldiğinde çalışma bakanı taraflarla görüşmeler yapıyoruz bir uzlaşma sağlamaya çalışıyoruz diye demeç veriyor. Ama maalesef ki bu görüşmeye işveren yetkilileri, bakanlık ve cumhurbaşkanı katılırken; işçi sendikaları adına sadece Türk-iş ve Hak-iş katılmıştır. Mücadeleyi bu şekilde parçalamaya çalışan AKP hükümeti kıdem tazminatına gelecek ve kıdem tazminatını ortadan kaldıracak her türlü düzenlemede bütün vebal bu sendikalardadır. Bu vebalin altından kimse kalkamaz.
DİSK’in ve Türkiye işçi sınıfının en büyük direnişlerinden 15-16 Haziran’ın 50’nci yılındayız. Tüm emekçilere kutlu olsun.
Bugün DİSK’in varoluşunun da 50’nci yılıdır. 15-16 Haziran, DİSK’in varlığını ve kalıcılığını işçi sınıfının bizzat kabul ettirdiği büyük direniştir.
15-16 Haziran yalnızca anılması gereken bir “tarih” değil, işçi sınıfının elini kolunu bağlama girişimine karşı bir itiraz, sendikal hak ve özgürlükleri savunma direnişidir.
15-16 Haziran işçilerin DİSK’e sahip çıkma direnişidir.
15-16 Haziran sahte, sarı ve güdümlü sendikacılığa karşı işçilerin gerçek sendikacılığı, sınıf ve kitle sendikacılığını savunma eylemidir.
Patronlar ve hükümet DİSK’i engellemek, durdurmak ve yok etmek için ilk günden itibaren harekete geçtiler. DİSK’e ömür biçtiler. DİSK’in yok olup gideceğini iddia ettiler.
Hukuksuzluğa, adaletsizliğe, eşitsizliğe, baskı ve teslim alma politikalarının karşısında sınıf ve kitle sendikacılığı anlayışıyla kök salmaya başlayan DİSK’in susturulup işlevsiz hale getirilmesi, kitlelerle bağlarının kopartılması çabalarına bir yanıttır 15-16 Haziran. Örgütlü-örgütsüz işçi sınıfının ayağa kalkıp “Artık yeter!” dediği bir direniş günüdür.
Burjuvaziye, tüm sömürüye nasırlı ellerin yumruğunu vurduğu gündür 15-16 Haziran. İşçilerin DİSK’e güvendiği ve sahip çıktığı gündür. Sarı ve güdümlü sendikalara karşı DİSK’i seçtiği ve onu bağrına bastığı gündür. Uğursuz kehanetler tutmadı, engeller işe yaramadı. İşverenler DİSK’e engel çıkarınca işçiler fabrikalarda direnerek DİSK’e sahip çıktılar.
DİSK’in tarihi aslında Türkiye işçi sınıfının da tarihidir. 1960’ların sonunda işçi direnişleri artmaya, işçiler kurulduğu günden itibaren DİSK’e akmaya başladılar. 1961 Anayasası ve sendikal yasalarla sağlanan haklar siyasi iktidar tarafından sindirilememişti. Demirel hükümetinin temel hedefi 1967’de DİSK’in kuruluşuyla birlikte yok olamaya başlayan sendikal vesayeti devam ettirmek ve sınıf eksenli bir sendikacılığın gelişimini engellemekti.
15-16 Haziran, o gün iktidarda olan Adalet Partisi’nin DİSK’i ortadan kaldırma girişimine karşı DİSK’in ve DİSK üyelerinin unutulmaz cevabıdır.
DİSK’i fabrikalarda engelleyemeyenler, DİSK’i baskıyla yok edemeyenler DİSK’i hileyle yok etmek için harekete geçmişti. Hükümet Sendikalar Kanunu’nda değişiklik yaparak DİSK’i fiilen ortadan kaldırmak istiyordu. Getirilmek istenen yasada bir sendikanın ve konfederasyonun Türkiye çapında faaliyet gösterebilmesi için işçilerin üçte birini üye yapması gerekecekti. Yüzde 33’lük bir barajla DİSK’in önüne set çekmek istiyordu hükümet.
DİSK’in kurucu Genel Başkanı Kemal Türkler: “Meclisteki kanuna karşı kısa zamanda DİSK'e bağlı bütün sendikaların hemen kendi işkollarında greve geçmesi gerekir arkadaşlar. Biz işçiyiz, dünyada her şeyi yapan işçiler amma işçiler durduğu zaman, dünyada her şeyi yapan işçiler durdukça dünya durur arkadaşlar, uçak durur, gemi durur, fabrikalar durur, bütün vasıtalar durur. Çünkü biz işçiler buna hâkim olduğumuz müddetçe her şey de o zaman kendiliğinden halledilmiş olur.”
Tüm baskılara rağmen DİSK yoluna devam ediyor.
Diren emekçi kardeşim diren
15-16 Haziranı unutma, yolundan şaşma!
Hala görüyoruz ki, üretici güçlerin direnişi 15-16 Haziran, bugün de yolumuza ışık tutuyor.
Yaşasın 15-16 Haziran itirazımız,
Yaşasın 15-16 Haziran direnişimiz,
Yaşasın DİSK!