Nisan ayı birçok tarihi olaya tanıklık eden önemli bir aydır. Bunlardan birisi de Misak-ı Milli kararlarının alındığı milletimizin egemenliğinin temsili olan meclisimizin önem arz ettiği bir dönem olmasıdır. 23 Nisan aynı zamanda “Çocuk Bayramı” olması nedeni ile ne yazık ki sadece çocuk bayramıymış gibi öne sürülerek “ulusal egemenlik” kavramı geri planda kalmaktadır.
Ulusal egemenlik kavramı ilk kez 1789 “Fransız Devrimi sonrası” ortaya çıkmıştır. Ulus egemenliğin salt sahibi olduğundan dolayı yurttaş olanlar egemenliğin doğrudan özyönetim olarak kullanılması savını savunamaz. Bu nedenle egemenlik haklarını kendilerini temsil edecek olan milletvekilleri ve iktidarlar sayesinde kullanırlar ve sağlarlar.
Bu nedenledir ki Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren gerek Atatürk’ün çok partili sisteme geçiş denemeleri gerekse meclisteki diğer girişimler ile halkın sesinin duyurulması ve demokrasi atakları her daim olmuştur. Atatürk 1923’te şu sözlerle ulusal egemenliğin değerini vurgulamıştır ”Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir.”
Ulusal egemenliğin en önemli kavramlarından birisi ise hukuk ve eşitlik ilkesidir. Zira bu iki kavram da Fransız Devrimi ile güçlenip perçinleşirken, bunların olmadığı ülkelerde cumhuriyetin olmasının anlamı yoktur. Çünkü bilindiği üzere bugün dünya üzerinde farklı cumhuriyet uygulamaları da mevcuttur ki bunların bazılarında hak, hukuk adalet ve eşitlikten söz etmek adeta olanaksızdır.
Bu nedenledir ki ulusal egemenlik ancak adil ülkelerde ve hukuk ilkesinden, eşitlik ilkesinden taviz vermeyen ülkelerde gerçek anlamı ile uygulanmaktadır. Yoksa Latince bir kavram olan “primus inter pares (eşitler arsında birinci)” kavramında olduğu gibi “bazıları daha eşittir” denilen bir yönetimde eşitlik, hukuk ve demokrasi sağlamak olanaksızdır. Yine Atatürk bu konuya uygun olarak “Millî emeller millî irade yalnız bir şahsın düşünmesinden değil bütün millet fertlerinin arzularının emellerinin bileşkesinden ibarettir. Arkadaşlar! Türkiye devletinde ve Türkiye devletini kuran Türkiye halkında tacidar (monark) yoktur diktatör yoktur! Tacidar (kral) yoktur ve olmayacaktır Çünkü olamaz” diyerek ulusal egemenliğin nasıl uygulanması gerektiğini belirtmiştir.
Ebetteki bu bayramın diğer bir yanı da çocuklarımız, yani geleceğimizdir. 23 Nisan sadece çocukları koltuğa oturtarak 1 saatliğine temaşa yapmak değildir. Yeni yetişen kuşaklar yurt, Atatürk, bayrak sevgisi ile yetişirlerse ülkelerinin egemenliğine sahip çıkmakla kalmaz hem kendilerini hem de ülkelerini geliştirebilirler. Zira bilinmektedir ki yeni kuşak artık teknolojiye de hızla ayak uydurmakta ve dünyaya açılmaktadır.
Yazımı burada sonlandırırken çocuklarımız yani geleceğimiz olan yavrularımız başta olmak üzere tüm Türk Ulusu’nun “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı” kutluyorum.