18. yüzyılın başlarında İngiltere’de tahtta Kraliçe Anne oturmaktadır. Gut hastalığı nedeniyle sağlığı bozulmuş, vücudu yara bere içindeki kraliçenin yerine ülkeyi Marlborough Düşesi Sarah Churchill yönetmektedir. Fransa ile savaş halinde olmalarına rağmen sarayda hayat tüm ihtişamı ile devam etmektedir. Ülkemizde “Sarayın Gözdesi” adıyla gösterilen Yunan yönetmen Yorgos Lanthimos’un son filmi The Favourite bu dönemi anlatır.
Yunanistan’da The Angelopoulos’tan sonra en önemli yönetmen olarak gösterilen Yorgos Lanthimos’un önceki filmleri Kinette (2005), Kynodontas/Köpek Dişi (2009, Alps/Alpler(2011), The Lobster/Istakoz (2015) ve The Killing a Sacred Deer /Kutsal Geyiğin Ölümü (2017). Atina’da 1973 yılında doğan yönetmen, sinema ve televizyonculuk eğitimi alır. Toplumdan uzak izole edilmiş hayat yaşayan üç yetişkin çocuklu garip bir aileyi anlattığı Köpek Dişi filmiyle tanınmıştır. Istakoz ve Kutsal Geyiğin Ölümü filmleriyle de iyice ünlenmiştir. Anlattığı öyküler ve bunları anlatım dili izleyiciyi kışkırtıp huzursuz eder. Onun filmlerinde anlatılanlar ve film kahramanları gerçek dışı gibi gözükse de aslında her gün gazete ve televizyonlarda gördüklerimizden farklı değildir.
Bu filmlerde birbirinden çok farklı konular anlatılsa da hepsinde ortak olan, gücü elinde bulunduran karakterler zayıf olanlara psikolojik veya fiziksel şiddet uygularlar. Bu kahramanlar güçlerini, Köpek Dişi filminde olduğu gibi aile kurumundan alan baba, Istakoz ve Alpler de ise bir grubun lideri olduğu için sahip olurlar. Kutsal Geyiğin Ölümü filminde ise çocuk karakter gücünü karşısındaki kişinin kusuru /açığından sağlar. Sarayın Gözdesi filminde ise gücü elde etmek için her türlü yöntemin mubah olduğu kirli bir mücadele vardır.
İngiltere tahtında oturan Kraliçe Anne (Olivia Colman) hastalıklarla mücadele ettiğinden ülke yönetimini kendisine çok yakın Marlborough Düşesi Sarah Churchill’e (Rachel Weisz) bırakmıştır. Saraydakiler sefa sürerken Düşes Sarah’ın kuzeni Abigail’in (Emma Stone) saraya gelmesi ile kuzenler arasında kraliçeye yakın olma savaşı başlar. Abigail önce hizmetçilere yardımcı olarak çalışır. Ancak onun gözü yükseklerdedir. Kraliçeye yakın olabilmek için her yola başvurur. Ormanda topladığı mantarlar Kraliçe’nin gut hastalığına iyi gelince Sarah onu kendisine yardımcı olarak yanına alır. Böylece Kraliçeye daha yakın olur. Kraliçe Anne’nin kaybettiği on yedi çocuğunun yerine koyduğu odasında beslediği tavşanları sevmesi onlarla oynaması sayesinde Kraliçe’nin kalbini fetheder. Düşes, sadece devlet işlerine bakmaz Kraliçe’nin cinsel isteklerini de karşılamaktadır. Bunu öğrenen Abigail kuzeninden geri kalmaz, Kraliçeyi daha çok mutlu eder. O, Kraliçe’nin gözdesidir artık.
İktidarda olanlar savaşın devam etmesini bunun içinde vergilerin arttırılmasını istemektedir. Muhalefet ise buna karşıdır. Abigail, saray entrikalarının içinde yer alarak daha fazla güç ve unvan elde edebilmek için muhalif politikacılarla “her türlü” ilişkisini geliştirir.
Filmin senaryosu Deborah Davis ve Tony McNamara’ya ait. Başrollerde ise ünlü kadın oyuncular var. Olivia Colman, Emma Stone ve Rachel Weisz. Kraliçe Anne’yi canlandıran ve yönetmenin The Lobster filminde de oynayan Olivia Colman başarılı performansıyla bu yılın (91. Oscar) en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandı. Filmde değişik çekim yöntemleri kullanılmış. Balıkgözü objektif ile çekilen sarayın içine ait sahneler krallığın şatafatını çok iyi yansıtmış.
Gücü elde etmek için her yolu kendisine hak olarak görenler, ahlaki değerleri boş vermiştir. “Gerçekte vahşi ve korkunç hayvandan başka bir şey değildir insan. Biz, onu evcilleştirilmiş ve dizginlenmiş haliyle tanıyoruz ki uyarlık dediğimiz şey de budur. Bu yüzden de arada bir gerçek tabiatı ortaya çıkarsa dehşete kapılıyoruz.” der ünlü filozof Arthur Schopenhauer. O, filmin konusunun yaşandığı yılların yüzyıl sonrasında 1788-1860 yılarında yaşamıştır. Sarayın Gözdesi filmi “gerçek tabiatı ortaya çıkan insanların” öyküsünü anlatır.