'Sorumluluğu omzumda taşıyorum'

İzmir'in merkez ilçesi Konak'ın kadın Belediye Başkanı Sema Pekdaş, kalabalık nüfuslu kozmopolit yapıdaki kentte kadınların demokratik yaşam koşullarını sağlamak, yaşamı üreten hemcinslerinin bu üretim gelişimine destek olmak, onları şiddetten koruyucu eğitimleri vermek, yaşadıkları kenti daha güvenli hale getirmek için çalışıyor. Sema Başkan bütün kadınlar adına büyük bir sorumluluk taşıdığını söylüyor…

SÖYLEŞİ: FİGEN BİCAN BULAM

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü öncesi sohbet ettiğimiz Başkan Pekdaş’a yaptığı işin sorumluluğunu soruyoruz. Bütün kadınların sorumluluğunu omzunda taşıyarak görevini yaptığına vurgu yapıyor ve ekliyor: “Sorumluluğu çok ağır. Kadınlar bir işi yaptıkları zaman o işin sıkıntılarını, zorluklarını, olumsuzluklarının hesabını sadece kendileri vermiyor. Bütün kadınlara yönelik bir sonuç çıkarılıyor. Dolayısıyla kadınlar bütün kadınların sorumluluğunu omuzlarında duyarak bu işleri yapıyor. Tabi ki ben de bu sorumlulukla çalışıyorum.”

Belediyenin kadına karşı şiddeti önlemeye yönelik yaptığı çalışmaları öğrendiğimizde ise ‘bu işe bir kadın eli değmiş’ dedirtiyor. Konak Belediyesi toplu iş sözleşmelerinde kadına yönelik şiddet yaşandığında şiddet uygulayan erkeğin maaşının eşine verilmesine yönelik bir madde ekletmiş.  Bunun yanında şiddet uygulayan erkeğe çeşitli disiplin cezalarını da öngören maddeler konulmuş. Keyifli sohbetimizde İzmir’de bu işlere iyi ki kadın eli değen yerel yöneticilerimiz var diyoruz bir kez daha…

Kozmopolit bir yapıda olan kentte Konak Belediyesi’nin kadını toplumsal yaşamın içine çeken çalışmaları olduğunu biliyoruz. Başkanlık makamında olan bir kadın olarak ne gibi eksikler gördünüz ve iki yıllık dönemde neler yaptınız?

SEMA PEKDAŞ: Kadınların sosyal yaşamın ve hayatın her alanında olması gerektiği çok açık bir gerçekliktir. Toplumların ve demokrasilerin gelişmesinin de ancak bu şekilde mümkün olabileceğine inanıyorum. Dolayısıyla ben göreve geldiğimde çalışma arkadaşlarımın çoğunluğunun kadın olmasını tercih ettim. Çünkü kadınların ne kadar çalışkan, azimli ve mükemmeliyetçi olduklarını biliyorum. Onlarla daha iyi yol yürüyeceğime ve onlarla daha başarılı işlere imza atacağıma inanıyorum.

Öte yandan belediyemize bağlı Semt Merkezlerimiz var. Bu merkezler özellikle Konak'ın dezavantajlı bölgelerinde yer alıyor. Bu merkezlerde yaptığımız çalışmalarla kadının toplumsal yaşamın içine girmesini kolaylaştırmak istiyoruz. Ayrıca bazı semt merkezlerimizde başlattığımız Bizim Çocuklar Projesiyle  4-8 yaş aralığındaki çocuklara anneleriyle birlikte eğitim veriyoruz. Onların iletişim becerilerinin artması, yeteneklerinin keşfi ve kendilerini daha iyi ifade etmelerini sağlamak, aile içindeki demokrasiyi geliştirmeyi hedef aldık. Semt merkezlerimizde açtığımız kurslarla, yaptığımız panellerle kadınların kendisine olan güvenini artırmayı istiyoruz. Kendisini iyi ifade etmesini, becerisini geliştirmeyi ve kendi ayakları üzerinde durmasını amaçlıyoruz. Ama daha yapacak çok işimiz var. Türkiye'de kadına bakışı, demokratik bir yaşamı hakim kılmak için kadının statüsünü yükseltmek gerektiğini savunuyoruz.

"Biz kadın yerel yöneticiler, kadınların parkta, sokakta, dolmuşta, otobüste neden sıkıntı duyduklarını biliyoruz. Ve bunların düzeltilmesine yönelik çalışmaları da hayata geçirmek için varız."

Yerel yönetimin park, sokak, semt evi gibi çoğu hizmetini en çok kadınlar kullanıyor. Yerel yönetimlerin başında kadınların olması bu açıdan da bakıldığında sizce avantaj mı?

SEMA PEKDAŞ: Ben; kadınlar her yere yakışır diyorum. Kadınlar her konudaki işleri iyi yaparlar diye düşünüyorum. Çünkü yaşamı üreten kadın. Yaşamın sürdürülebilirliği içinde en fazla fedakarlığı gösteren ve bunun için de hayatı örgütleyen kadın. Dolayısıyla kadın yerel yöneticilerin bu çalışmaların daha objektif yapılmasını sağladıklarına inanıyorum. Biz kadın yerel yöneticiler, kadınların parkta, sokakta, dolmuşta, otobüste neden sıkıntı duyduklarını biliyoruz. Ve bunların düzeltilmesine yönelik çalışmaları da hayata geçirmek için varız. Ama bu konuda mevzuattan kaynaklanan sıkıntılarımızın da bilinmesini istiyorum. İzmir'de yaşıyor olmak bir avantaj. İzmir kentinin aydınlık yüzü, kentin demokratik yaklaşımı, demokrasiye, hukuka, adalete ve eşitliğe inanmışlığı bizim çalışmalarımızı kolaylaştırmayı sağlıyor. Bu kolaylaştırıcılıkla birlikte kısıtlı ve dar kamu kaynaklarını kullanıyor olmamız, belediye bütçelerinin yeterli olmaması bu farklılığı ortaya koymamızda en büyük engel. Bu engellere rağmen biz kadın yerel yöneticiler, kadın bakış açısının kentin demokratik yaşamına, kentin kendini kent olarak sürdürmesine etki etmesini sağlıyoruz. Sanıyorum bir fark vardır ancak bu farkın benim tarafımdan söylenmesi yerine hemşerilerimiz tarafından ifade edilmesi daha doğru olacaktır.

Bir kadın olarak o koltukta oturmanın mutluluğu ve de sorumluluğu farklı mı?

SEMA PEKDAŞ: Sorumluluğu çok ağır. Kadınlar bir işi yaptıkları zaman o işin sıkıntılarını, zorluklarını, olumsuzluklarının hesabını sadece kendileri vermiyor. Bütün kadınlara yönelik bir sonuç çıkarılıyor. Dolayısıyla kadınlar bütün kadınların sorumluluğunu omuzlarında duyarak bu işleri yapıyorlar. Bu sorumlulukla hareket ediyorlar. Tabi ki ben de bu sorumlulukla çalışıyorum. Yaptığım yanlışların hesabını sadece ben vermeyeceğim, bütün kadınlara fatura çıkarılacak. Kadınlar bir de böyle bir duygu altında çalışıyor. O nedenle ağır bir sorumluk var ama aynı ölçüde de mutluluğumuz fazla. Önümüze çok işler koyuyoruz. Her şey daha mükemmel olsun diyoruz ve bu nedenle kendimizi daha fazla hırpalıyoruz.  Başarıları gördükçe ufak ufak mutlu olmayı biliyoruz. Bu açıdan hem sorumluluğumuz hem de mutluluğumuz çok diyebilirim.

“Bizim görevimiz hemşehrimizin yaşadıkları kentin kadınlar için güvenlikli bir kent olmasını sağlamaktır. Yaptığımız çalışmalarda kadın bakış açısı önemli.”

Kadına şiddetin önlenmesi için Konak Belediyesinin yaptığı özel bir çalışma var mı? Bunun yerelden bakılarak nasıl çözülmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?

SEMA PEKDAŞ: Kadına yönelik şiddetle mücadelede toplumun bütün kesimlerinin, kamunun bütün kurumlarının ortaklaşa ve koordineli şekilde çalışması gerekiyor. Eğitim alanından tutun da sosyal politikalara, yasalardan bu yasaları uygulayan kurumların bakış açısına kadar pek çok şeyin değişmesi lazım. Bir tek alandaki çalışmayla kadına yönelik şiddeti sonlandıracağımızı düşünmek yanlış olur. Ama bizim görevimiz hemşehrimizin yaşadıkları kentin kadınlar için güvenlikli bir kent olmasını sağlamaktır. Yaptığımız çalışmalarda kadın bakış açısı önemli. Çünkü bir kentin kadınlar için de güvenilir bir kent olmasını sağlamak, kadınların özgüvenli olmasını, ailelerin demokratik aileler olmasını sağlamamız gerekiyor. Biz semt merkezlerimizdeki eğitim faaliyetlerinde, kültür merkezlerimizdeki etkinliklerde kadınlara ve çocuklara bu bilinci vermeye çalışıyoruz. Kadının insan haklarının var olduğunu, insan hakları gereğince de yapılan her türlü şiddetin bir suç teşkil ettiğini, herkesin demokratik bir şekilde yaşama hakkının bulunduğunu, herkesin bu haklarıyla birarada yaşadığını vurgulamak ve bu bilinci her alana yaymak istiyoruz. İşte bu nedenle yaptığımız çalışmalarla bu bilinçteki insanı yaratmaya çalışıyoruz. Bu bilinçteki insanı yarattıktan sonra hem kadınlar hem erkekler birbirlerine saygı duyarak, onların kimliğini kabul ederek çalışacaktır. Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde bir yol kat etmiş olacağız.

Toplu iş sözleşmelerinde kadına yönelik şiddet yaşandığında şiddet uygulayan erkeğin maaşının eşine verilmesine yönelik bir madde eklettik.

Öte yandan biz belediyede yaklaşık 2 bin çalışanımızla biraradayız. Burada da kadına yönelik şiddetin önlenmesine dönük çalışmalar yapıyoruz. Örneğin toplu iş sözleşmelerinde kadına yönelik şiddet yaşandığında şiddet uygulayan erkeğin maaşının eşine verilmesine yönelik bir madde eklettik. Bunun yanında şiddet uygulayan erkeğe çeşitli disiplin cezalarını da öngören maddeler kondu. Tüm bu yapılanlar aslında bir algı yaratmaya yönelik aslında. Kadına yönelik şiddetin bir suç olduğunu, bu fiili işleyen kişinin yasalar karşısında suçlu olduğunu, cezalandırılacağı gibi idari anlamda da disiplin cezalarına çaptırılacaklarının bilinmesini istiyoruz ki; bu suçun önüne geçelim. Dolayısıyla yaptığımız mücadeleler bir bilinç çalışması, bir algı çalışması aslında. İnsan haklarına saygılı, insanların yetişmesine yönelik kültürel ve politik çalışmalar yapıyoruz.

Son olarak hem siyasi açıdan hem de kadınların üretimdeki yerinin artması anlamında onlara vereceğiniz mesaj nedir?

SEMA PEKDAŞ: Hayat kadınlar, erkekler ve cinsel yönelimi farklı bireylerden oluşuyor. Toplumsal hayatımızda böyle devam ediyor. Öyleyse doğanın karşılığı olan bu cinsel kimliklerin, cinsel yönelimlerin toplumsal hayatta da birarada barış içinde, kendi kimlikleriyle, kendilerini ifade eden tarzda, kendileri olarak yaşamalarını sağlanmasıyla mümkün. O yüzden nasıl hayatta ve doğada böyle farklılıklarımızla varsak, çalışma yaşamında da bu farklılıklarla birarada olmak zorundayız ki, üretim gerçekten hem doğanın hem de toplumun ihtiyaçlarına yönelik yürüyebilsin. Çünkü farklı farklılıklara ihtiyaç duyar üretim. Farklı yönde bakan zenginliğini yansıttığınız ölçüde gerçek bir üretim sağlamış oluruz. Bu nedenle biz kadınların beynine de, kadınların üretimine de ihtiyaç var. Gerçek bir demokrasi ve gerçek bir toplumsal yaşam ancak böyle mümkün olabilir. Kendi ayakları üzerinde duran insan özgür olabilir.

“Kadınlara yönelik olumlu ayrımcılığın, eşitlik sağlanıncaya kadar yapılması gerekiyor. Bu konuda gerekirse her türlü yasal önlem de alınmalıdır.”

Kadınların da özgürlüğü için hayatın içinde kendi ayakları üstünde durmaları gerekiyor. Hayata özgürce katılmaları halinde ancak gelecek nesillerin iyi ve özgür yetiştirmeleri mümkündür. Hem geleceğimiz hem de bugün için, barış içinde yaşayabilmemiz için, demokrasi için kadının de kendi kendini özgürce ifade etmesi ve kendi ayakları üzerinde durması lazım. Bu da ekonomik bağımsızlığını sağlamasıyla mümkün olur. Bu nedenle kadınlara yönelik olumlu ayrımcılığın, eşitlik sağlanıncaya kadar yapılması gerekiyor. Bu konuda gerekirse her türlü yasal önlem de alınmalıdır. Bu yasal önlemler alınıncaya kadar demokrasinin şehri olan İzmir'de iş yaşamında kadın-erkek eşitliğini sağlayıcı uygulamaların hemşehirlerimiz tarafından hayata geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda İzmirlinin demokratik bakış açısını, İzmirlinin zengin kültürünü iş yaşamına da hakim kılmak lazım. Bunun sağlanması için destek beklemek bir kadın belediye başkanı olarak benim de hakkım olarak düşünüyorum.