İşsizlik, emek faktörünün fiili olarak üretime katılmaması olup, en yaygın tanımıyla da çalışma arzusunda ve gücünde olan ve cari ücretten çalışmaya razı olmasına rağmen iş bulamayan işgücünün varlığıdır. Uygulanan politikalar ile Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK)Verilerine göre azalan ama gerçekte artan işsizlik, yoksulluk, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve dengesizliğin, kentlere plansız göçler son yıllarda çocuk işçi sayısının artmasına neden olmaktadır. Çocuk işçiliği toplumsal bir sorundur. Uluslararası çalışma örgütü çocuk işçiliği yasaklandığını belirtmesine rağmen her geçen gün çocuk işçilerin sayısı artmaktadır.
İnsanlığın gelişme döneminde çocukluk önemli bir yer tutar. Bu dönemdeki yetişme koşulları ve alınan eğitimin, toplumsal etken, yoksulluk yetişkinlik evresindeki yaşam kalitesi üzerinde büyük katkısı vardır
Çocuk işçiliği, sosyal ve ekonomik açıdan çok önemli bir insan hakları sorunudur, emek sömürüsünün en vahşi biçimidir. Ekonomik eşitsizliklerin, göçlerin ve işsizliğin artması ile çocuk işçiliğinin yaygınlaşma riskine karşı gerek Türkiye’de ve gerekse dünyada sistemli bir mücadele gerekmektedir. Alınan önlemler genelde yasal düzenlemelerde olsa bile uygulamalarda eksikleri ile iş yaşamının içinde ucuz emek gücü olarak değerlendirilmektedir.
Özellikle Türkiye açısından çocuk işçiliğinde Tarım sektörü güvencesizliğin en yaygın olduğu alanlardan biri olarak görülmektedir. Bununla birlikte kentlerde Yoksullaşan ailelerde günlük yaşamı sürdürmek çocukların gelirine bağlı bir hale gelebilmektedir. Çocuklar; çocukluk düşlerini yaşayamadan, çocuk olma hakkını kullanamadan, eğitim hakkından yararlanamadan, ailenin sıcak ortamından alınıp, ya serbest piyasanın görünmez eline acımasız bir çalışma ortamının içine teslim edilmekte ya da ev içi görünmeyen emeğin bir parçası kılınmaktadır.
Çocuk işçiler ücretsiz işçi ya da ucuz işgücü olarak en çok sömürülen kesimi oluşturmaya devam etmektedir. Eğitimden yoksun kalma, yetişkin işsizliği, kayıt dışı çalışma, sendikal hak ihlalleri, esnek ve güvencesiz çalışma koşullarının girdabında, ailelerin yoksulluğu, çocuk emeğinin istismarını artırmakta ayrıca 4+4+4 sistemi ile eğitim alanında yapılan son düzenlemelerle bu süreç beslenmektedir. Okuldan ayrılmanın önünün açılması ile birlikte çocuk işçiliğin yaşı da 14’e kadar düşürülmüştür. Bu durum, çocukların eğitim hakkından mahrum kalmasının önünü açarak, ucuz işgücü olarak çalışma hayatında yer almasını kolaylaştırmıştır.
DİSK Genel İş’in hazırladığı “Türkiye’de Çocuk İşçi Olmak Raporu” Türkiye’de çocuk işçiliğinin geldiği noktayı göstermektedir. Ülkemizde çocuk işçilerin sayısına ilişkin güncel veriler sadece 15-17 yaş grubunda olan çocuk işçiler için mevcuttur. 15 yaş altı ve tarımsal alanlarda mevsimlik olarak çalışan çocuklara ilişkin veriler bulunmamaktadır.
Çocuk işçiliğinin önlenmesine yönelik ortaya konulan çabalara rağmen yeterli bir sonuç alınamamasının arkasında, emek piyasasının esnekleşmesi ve kuralsızlaşmanın yaygınlaşması gelmektedir.
Çocuk işçiliği her şeyden önce bir insan hakları ihlali olarak görülmek zorundadır. Kendi seçimleri olmaksızın, zorla veya zorunlu olarak çalışan çocuklar, en temel hakları olan çocukluklarını yaşama, sağlıklı beslenme, eğitim hakkından yararlanma ve geleceğe hazırlanma haklarından mahrum bırakılmamalıdır.