İzmir yine ve yeni bir çevre felaketinin eşiğinde. Her kesimden sesler yükseliyor, kitlesel eylemler yapılıyor ama ilgili bakan ve kurumu hala ‘nasıl kandırırım’ hesabında.
Brezilya’dan İzmir Aliağa’ya yola çıkan ve 900 ton asbestli olduğu iddia edilen (ki sökülen ikiz gemisinden 760 ton asbest çıkmış) Sao Paulo gemisi cansız bir canavar adeta…
Asbest insan sağlığına müthiş zarar veren bir madde, kitlesel kanser vakalarına neden oluyor.
Asbestin akciğer zarları arasında su toplanması, akciğer zarında kalınlaşmanın meydana gelmesi ve akciğer yapısında doku tahribatına, ayrıca akciğer kanseri, gırtlak kanseri ve sindirim sisteminde kanser oluşumuna neden olduğu uzmanlar tarafından açıklanıyor.
Ölüm gemisini tüm dünya reddediyor ama Türkiye kucak açıyor.
Çevre örgütleri, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in önderliğinde tüm belediyeler ve İzmirliler, evinde oturan yaşlılar, gençler, çocuklar herkes karşı…
Geçtiğimiz günlerde kitlesel bir eylem yapıldı Aliağa’da ardından Gündoğdu Meydanı Moğolları ağırladı asbestli gemiye hayır diye haykırdı yüzlerce İzmirli…
Çevreci avukatlardan Senih Özay, Murat Fatih Ülkü ve Hilal Elbüken konuyu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine dayalı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ikizi olan Amerika Kıtası’nın İnsan Hakları Mahkemesi’ne bile taşıdı.
Öte yandan Baro, mühendis odaları ve Tabib Odası idari yargıya başvuruları var.
Herkes bu şehirde sağlıklı bir şekilde yaşamak istiyor ve bunun mücadelesini veriyor.
İzmir’in kurtuluşunun 100. Yılına, 9 Eylül’e kaygılı girmek istemiyor hiç kimse!
Çünkü bu asbest bombası tam da o gün, 9 Eylül’de İzmir’e gelmiş olacak…
Kurtuluş için 9 Eylül ruhuyla 100 yıl önceki gibi mücadele etmek kaçınılmaz!
Kim elinden ne geliyorsa yapıyor, yapacak da…
Biraz daha ayrıntıya inersek;
Çevre, Şehircilik ve iklimlendirme Bakanı 900’den iki sıfır atarak 9 ton asbest olduğunu iddia ediyor.
Ne fark eder?
Hatırladık mı? Bir kereden bir şey olmaz mantığı…
İlgili Bakan kendi söylediğine inanmamış olmalı ki iddiasının ardından bir de “ölçüm yapacağız, eğer yasal sınırları geçiyorsa geri göndereceğiz” demiş!
Yasa, sınır, ölçü…
Bu üç kelimenin Türkiye’deki karşılığı hep şaibeli.
Kim ölçecek, devletin hangi etki altında kalmayan güvenilir kurumunun hangi bilim insanı ölçecek?
Ölçülene kim güvenecek.
Sonra halkı neden kandırdın diyen bir yargı olacak mı?
Yalanın, talanın, halkı kandırmanın sınırı ne?
Nerede duracak?
Artık hangi olayda ‘bu kadar da olmaz’ demeyeceğiz?
Ne oldu bizim bir devlet büyüğüne güven duygumuza?
Bir özlü sözle noktalıyorum;
‘Güven duygusu bir kere kaybedilir ve sonrası hep şüphedir.’
***
Ve kazandık!
Gazetemiz baskıya girmeden sevindirici bir haber aldık. Ölüm gemisinin Türk karasularına girmesine izin verilmeyeceğine yönelik açıklamayı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı yaptı! 30 Ağustos şanlı zaferimizle birlikte çifte zafer kutluyoruz! Kitlesel tepkinin gücü bir kez daha ortaya çıktı.
Günler önce unutmamak, farkındalık yaratmak, bilmeyene öğretmek, herkesin bu tepkiyi vermesi gerektiğini kavratmak için yazdığım yukarıdaki yazımı internet sitemizden yüzlerce okuyucumuza ulaştırmıştık. Her damlanın bir katkı koyarak kocaman bir göle dönüştüğü tepkilerimizin sonucunu böyle sevinçli şekilde aldığımız için çok mutluyum… Emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler, iyi ki varız!