Kimi der ki kadın uzun kış gecelerinde yatmak içindir.
Kimi der ki kadın yeşil bir harman yerinde dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki ayalimdir. Boynumda taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran.
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal.
O benim kollarım, bacaklarım. Yavrum, annem, karım, kız kardeşim hayat arkadaşımdır. (Nazım Hikmet)
Hakları için mücadele ederken yanarak ölen 129 kadını anıyoruz her 8 Mart’ta… Nazım’ın da dediği gibi kol kanat geren, anne, eş, kız kardeş, yavru, hayat arkadaşı olan milyonlarca içi yanan kadın katılıyor bu mücadeleci anmaya her yıl katlanarak.
Çünkü hala dışlanan, şiddet gören, öldürülen, tecavüze uğrayan, kıyılan, hakları verilmeyen kadınız her yıl katlanarak artan sayıda…
Hayatının her aşamasında emeğiyle var olan milyonlarız… Elimizin değmediği yerde her şeyin yarım kaldığını bilen milyonlar…
Anneyiz mesela, çocuğu uyumadan uyumayan, emziren, doyuran, temizleyen, her sıkıntısını taa yüreğinde hisseden, emekle büyüten…
Eşiz, hayat arkadaşıyız; bir elmanın yarısı olma sorumluluğu, bir aile sorumluluğu taşıyan, sevgi ve saygıyı baş tacı yapan…
Kız kardeşiz; her an bir diğer yarımızın bize ihtiyacı olduğunu bilerek yaşayan…
Evlatız; bize verilen emeğin karşılığını vermeye çalışan, sonsuz sevgi ve saygıyla el öpen, tanrıdan hep ‘acılarını gösterme Ya Rab’ dileyen…
Çalışanız, emekçiyiz; her lokmanın hakkını vermeye çalışan, her akşam kafamızı yastığa rahat koyabilme sorumluluğu taşıyan…
En çok da insanız; ‘eksik etek’ yaftası yakıştırılmadan özgürce yaşamayı arzulayan, dışlanmayı, şiddeti, tecavüzü, kadın cinayetlerini lanetleyen…
Ve son olarak; kadının özgürleşme savaşının en önemli günü olan 8 Mart’ta özgürlüğün hayal olmadığı coğrafyalar için; ‘Kadın özgürleşmeden, yeryüzü özgürleşmez’ diyoruz tüm insanlığa duyururcasına hep birlikte…