En büyük hayali için “bir çocuğun, 'ben de babam gibi çiftçi olmak istiyorum' dediğini duymak” diyen bir başkan adayı var. Farklı mı evet farklı? Farklı çünkü genel değil! “Tarımı güçlendireceğim” gibi hiçbir şey anlatmayan klasik bir söylem değil. Bir samimiyet var, hayallerimizin peşinden koşturtacak bir ışık…
Birinci Cemre ile anlattıkları ve sıralanan pek çok maddeli projeleri genellikle bir kentin genel sorunları, gelişmesi, çocuğuna, gencine sosyal imkanların yaratılması, doğasının korunmasına yönelikti Cumhuriyet Halk Partisi’nin büyükşehir başkan adayı Tunç Soyer’in. İkinci Cemre ise tarıma ve kırsal kalkınmaya düşecek. Cemrenin ilkinin havaya, ikincisinin toprağa düştüğü gibi Soyer’in ikinci cemresi de toprağa düşecek.
Birkaç yıl önce Seferihisar’da makamında yaptığım ropörtajda masasının önündeki sehpada konuklarına ikram ettiği kurutulmuş mandalinayı göstererek anlatmıştı Soyer mandalinanın bu şekilde ne kadar değerlendiğini, katma değerinin ne kadar arttığını…
Seferihisar'ın satsuma mandalinasından lokum, likor, şarap, kolonya, gazoz, reçel yaptıklarını; katma değerli hale getirdiklerini şimdilerde meydanlarda dillendiriyor. En fazla 1.5 liraya satılan mandalinayı kurutup 6.5 liradan satışa çıkardıkları örneğini veriyor. Neden mi? Çünkü seçmen somut şeyler bekliyor siyasetçiden ve bunu Tunç başkan çok iyi biliyor…
Tüm bunların başlığı olarak “Başka bir tarımın mümkün” diyor bunun yapılabildiğini Seferihisar örneklerinden yola çıkarak Büyükşehir’in her ilçesinde uygulanabilir hale getireceğini söylüyor; “Bunu herkese göstereceğiz” diyor...
İlçe bazlı kooperatifleri ihtisaslaştırmadan bahsediyor: Tire'nin, Ödemiş'in sütünü, Menderes'in narenciyesini, üzümünü öne çıkararak, organik tarım için Tahtalı'dan su verilmesini sağlayarak…
İzmir Büyükşehir Belediyesi şu anda 134 bin haneye ‘süt kuzusu’ projesiyle süt götürüyor. Bunu 250 bin haneye çıkaracaklarını; meyveyi, sebzeyi, eti, Halk Et, Halk Gıda gibi isimlerle vatandaşa ulaştıracaklarını anlatıyor. En önemlisi de üreticinin ürününün tarlada kalmayacağının garantisini veriyor: “Üreticimizin ürününü ya biz alacağız ya da pazarlamasını sağlayacağız.”
Bunlar benim bugüne kadar tanık olduğum ve de meydanlarda kısaca Soyer’in bahsettiği tarım açılımları. Tabi ki, tarım ve kırsal kalkınmaya yönelik çok daha ayrıntılı projelerini 9 Mart’ta Ödemiş’te yapılacak olan İkinci Cemre buluşmasında duyacağız.
Tüm bunlar tarımın yok olduğu; her şeyi samanı, eti bile ithal etmeye başlayan günümüz Türkiye’sinde gerçekten kulak kabartılması gereken, sevindirici, umutlandırıcı vaatler. Çiftçinin yüzünün güldüğü bir kentte bence herkesin yüzü gülecektir. Umuyoruz siyasetçi vaatleri olarak kalmaz.
Ve tüm bunları gerçekleştirerek, çiftçimize tarımda bir çağ atlatarak Tunç başkan umarım “Mart’ın sonu bahar” sloganına uygun bir başkanlık dönemi geçirir. Bu kez tarımı da örnek göstererek “Türkiye, İzmir gibi olsun” deriz…