Felaket günü olan 6 Şubat 2023 Pazartesinin erken saatlerinden beri gündemi neresinden tutacağımızı şaşırdığımız zamanlar yaşıyoruz.
Büyük sarsıldık, büyük yıkıldık!
Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6’lık iki büyük depremle 11 ilin yerle bir oluşunu bugün itibariyle (depremin 14. Günü) 41 binin üzerinde hayatını kaybeden yurttaşımızın acısını yaşıyoruz…
‘Deprem değil bina öldürür’ lafı bu kez az kaldı! Bizi asıl bilimsizlik, sosyal devletsizlik, kadercilik, plansızlık, piyasacılık, köşe dönmecilik yıktı.
22 yıllık meslek hayatımda her gün neyi takip edeceğimi, nereye yetişeceğimi ve neyi kaleme alacağımı şaşırdığım en zor zaman dilimlerinden birini yaşıyorum…
İçimiz yanıyor, tüm ülke cenazeevi ama bir taraftan da beceriksizliğin, koordine olamamanın, yalanın, kandırmanın, liyakatsizliğin, çalmanın çırpmanın ortaya saçıldığı ama kimsenin suçu üstlenmediği acayip bir dönem…
Yardım kampanyaları, ulaşamayan yardımlar, insanların çaresizliği, depremden sağ kurtulanların su, yemek ve battaniye dahi bulamaması…
AFAD’ın arama kurtarma ekiplerinin bölgeye 30 saatin ardından gitmesi, içi boşaltılan ‘kara gün dostu’ Kızılay’ın ortada görünmemesi, AFAD’ın hantal yapısı ve sadece ‘tek adam’ talimatıyla iş yapmaya çalışan bakanlıklar, bürokratlar nedeniyle binlerce kişi o enkazlarda yardım beklerken öldü!
TSK üçüncü günde bölgeye geldi oysa 1999 Marmara depreminde hem kurtarma hem de düzeni kurmada asker ön plandaydı.
Organizasyonsuzluk, dağınıklık, plansızlık nedeniyle can kurtaracak madenciler de saatlerce bekletildikten sonra alanlara gönderildi.
İktidar da organizasyonsuzluğu itiraf etmek zorunda kaldı!
Erdoğan depremden tam 25 saat sonra Ankara’da kamera karşısına geçti. O kadar acı vardı ki herkes ağlarken şefkat cümleleri yerine tehditler savuran bir Cumhurbaşkanı ‘yalan haberler ve çarpıtmalar’ vurgusu yaparak “Günü geldiğinde şu anda tuttuğumuz defteri de açacağız” dedi.
Büyük bir enkaz haberleri ve can pazarının ortasında onlarca kişi paylaşımlar nedeniyle gözaltına alındı!
Borsa kapatılmadı, binlerce yatırımcı enkaz altındayken ya da hayata tutunmaya çalışırken işlemler sürdü, birileri yine kaymağını yedi!
Twitter’a engel getirildi. Tepkiler sonucu ertesi gün engel kalktı.
Belediyelerin deprem bölgesine gönderdikleri yardım engellendi. Belediye pankartı yerine AFAD pankartı asılması istendi, öyle de yapıldı!
İçişleri Bakanı çıkıp ‘bizim hazırlığımız İstanbul depremiydi’ dedi, yani İçişleri Bakanı’na göre binlerce kişi yanlış depremde öldü!
Depremin ilk dakikalarından itibaren organize olup yardım toplayan Haluk Levent’in kurucusu olduğu AHBAP Derneği’ne kendi beceriksizlikleri ortaya çıktığı için iktidar cephesinden savaş açıldı.
Osmaniyeli olan ve bölgeye bugün itibariyle bile adım atmayan MHP Lideri, ‘Bahçeli nerede?’ söylemlerinin arttığı günlerin ardından beklenen Salı günkü grup konuşmasında AHBAP’ı hedef aldı.
Depremin ikinci haftası geride kaldı, can kaybı 41 bini geçti ancak tek bir kişi istifa etmedi!
Şu ana kadar çoğu müteahhit 131 kişi tutuklandı. İhmaller zinciri göz ardı edildi. Bütün bu yıkım, yetersizlik, denetimsizlik ve ortadaki 41 cana rağmen istifa eden tek bir bakan, müdür, belediye başkanı ya da kaymakam olmadı.
Oysa ‘savaşı’ geride bırakan fotoğraflar bırakan ‘imar barışı’ son 20 yılın en popüler söylemiydi…
Depremi yaşayan milyonlarca yurttaş koca bir kaosta! Yakınlarını, sevdiklerini, evlerini, hatıralarını, kentlerini, işlerini, gelirlerini kaybettiler. Hayatlarını yeniden kurmak zorundalar ve milyonlarca insan için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Hal böyle olunca ‘biz ne yaşıyoruz’ sorusunu sormak ve bunun üzerine yani hepimizin hayatta kalma ve hayata tutunması için siyasetse siyaset, kavgaysa kavga her ne ise bunu yapması gerekiyor…
Aynı şeylerin tekrarlanmaması için, korkuların azalması için, sorumluların, kurumların kendine gelmesi için; yara alan milyonların, acı çeken bizlerin, ailesini yitiren, her şeyini yitiren insanların kavgasını yapması, içini rahatlatması gerekiyor!
Bu şimdi gerçekleri görme, söyleme dökme, yazıya dökme, farkında olma, gerekirse bağırma, çağırma ile ileride ise belki de sandığa yansıyarak olacak.
İstanbul seçimlerinin tekrarlanması için dönemin AKP’li sözcüsünün dalga konusu olan bir cümlesi vardı: Hiçbir şey olmasa bile bir şeyler olacak!!!
Şimdilik hepsi bu…