Şeker gibi bayramları en baştan dileyeyim de ben… Yazının sonunda belki unuturum ‘şeker’ gibi lafları…
İzmir’de özellikle Cumhuriyet Halk Partisi tarafında yepyeni bir dönem yaşanıyor. 25 belediyede koltuğa oturan isimlerin yaptıkları icraatlar konuşuluyor konuşulmasına da bunlar genellikle ‘tatsız’ icraatlar oluyor (bazılarını tenzih ederim).
İşten çıkarmalar yapılan icraatların en başında… Çiğli listenin tepesinde… Gaziemir, Güzelbahçe, Menderes, Kemalpaşa işten çıkarmalarla gündeme geldi, geliyor. Dikili’de mobbing iddiaları var…
Tabi İzmir Büyükşehir Başkanı Tunç Soyer’in ‘şato’sunun hakkını da yememek lazım. Saray benzetmelerinden tutun da halkçılığının sorgulanmasına kadar…
Benim yazımın konusu değil ama burada eleştirilecek tek şey yıllardır kullanılan yerin (başkanlık konutu boyutu dışında) benzer bir amaç için kullanılacak olmasının davul zurnayla duyurulmasıdır…
Gelelim konumuza…
Gaziemir Belediye Başkanı Halil Arda…
Başkanın tek bir ‘artı’ icraatı konuşulmazken bu süre zarfından işten çıkardıkları, 3 müdürlüğü tek kişiye bağlamasının bir ‘ilk’ oluşu, özel kalem müdüresine ve başkan yardımcısına belediye kasasından 330 bin TL ödeyerek aldığı iddia edilen makam araçları, bir önceki başkanın basın danışmanına da onun yerine işe aldığı basın danışmanına da aynı şekilde mobbing uyguladığı ve iki isimle de birlikte çalışmaması konuşuluyor.
Başkan Arda, Gaziemir’de son dönemin aktif siyasetinin içinde olmasa da dedesinden kalan bir miras olarak, aileden gelen cumhuriyetçi, Atatürkçü, demokratik, eşitlikçi bir partili olarak o koltuğa layık görülmüş, aday gösterilmiş ve seçilmiş olabilir. Ancak pek çoğu gibi ona atfedilen özellikleri uygulamakta sıkıntı yaşadığı kesin…
Halka inebilmek, gerçek bir halkçı başkan olabilmek bence herkesin yapabileceği bir iş değil, herkesin harcı hiç değil. Bunu bugün koltuklara oturanların yukarıda yazdıklarım ve yazmadığım pek çok şeyden çıkarımla ‘tepeden’ bakmalarından anlıyoruz.
Makamda o koltuklara oturmak marifet değil, onları o koltuğa oturtan halka ‘başımın üstünde yeriniz var’ mesajını verebilmektir bence halkçı başkanlık.
Geçmişte örnekleri yok muydu bu ‘tepeden’ bakan, kral benimcilerin. Elbette vardı, olacaktır da… Başkanların halka, çalışanlarına halkçı bir yaklaşımla değil de ‘kral benim’ yaklaşımıyla yaklaşmasından bahsediyorum…
İzmir’in yerel siyasetinin konuşulduğu masalarda genellikle ilk 2 ayın izlenimi herkeste aynı kanıyı doğurmuş durumda. Benden söylemesi…
Bitirirken; iki alıntı:
*Nasibinde varsa alırsın karıncadan bile ders. Nasibinde yoksa bütün cihan önüne serilse sana ters. (Mevlana)
*Yürürken başımın yerde olması sizi rahatsız etmesin. Benim tek derdim; yere düşen edebinize takılmamak. (Mevlana)