Her geçen gün bozulan ekonominin üzerimize bindirdiklerini taşıyor ama kafasını kuma gömen deve kuşları misali bekliyoruz.
Bastırılmışlıkta level atlıyor; suskunlukta, eylemsizlikte rekor kırıyoruz!
Toplumsal muhalefetin sesini iyice kısacak çalışmalar ise bir bir kanunlaştırılıyor…
Yaklaşık bir yıldır ilgili çevrelerce, basın meslek örgütlerince tartışmalara konu olan, geçtiğimiz haftalarda ise AKP ve MHP milletvekillerinin imzasını taşıyan "Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi" kamuoyundaki adıyla ‘dezenformasyon yasası’ yani kısaca ‘sansür yasası’ TBMM Genel Kurulu’ndan çıktı çıkacak.
Neden mi sansür? Kanun teklifi, Türk Ceza Kanunu'na "halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçunu ekliyor ve bu suça 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası öngörüyor.
Ağdalı cümlelerden arındırırsak zaten yetirince kısıtlı olan ‘ifade ve basın özgürlüğü’ne müdahale kanunlaştırılacak ve kime göre yalan haber olduğu muğlak olan her bilgi, ifade ya da haber bu kanun maddesine atfedilerek hapis cezaları yağacak!
Kanun teklifinin nasıl oluştuğuna bakarsak zaten halkın ihtiyaçlarına yönelik olmadığını da anlarız.
Teklif, ilk olarak geçen yıl yaşanan orman ve sel felaketlerinin ardından Recep Tayyip Erdoğan'ın sözleriyle gündeme gelmiş; Erdoğan, orman yangınları ile sel baskınları süreciyle ilgili yaptığı bir konuşmada "Biz sadece yangınlarla savaşmıyoruz. Muhalefet yalan terörü estiriyor" diyerek AKP grubuna bu konuda bir yasa hazırlanması talimatını vermişti.
Bu sürecin ardından AKP ve MHP milletvekilleri birlikte hazırladıkları 40 maddelik kanun teklifini TBMM Başkanlığına sundu. Teklifin malum 29. maddesi de "halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçunu düzenliyor ve hapis cezasını öngörüyor.
CHP muhalefet şerhini koydu…
Kısaca şerhte de anlatıldığı gibi; teklifte tam olarak belirlenmeyen, muğlak ifadelerle kaleme alınan suç tipi keyfi kararlara, zaten iktidarın etkisi altındaki yargının keyfi uygulamalarına neden olacak…
Teklifte fazlasıyla geniş tanımlanmış bir suç tiplemesi var. Hangi bilginin ne düzeyde halkı yanıltıcı bilgi olarak değerlendirileceği büyük bir belirsizlik taşıyor.
Yasa tasarısında Almanya, Fransa, İngiltere ve Avrupa Birliği’ndeki kanunlara atıf yapılıyor ancak bu ülkelerde yalan habere karşı tutuklama ve ceza gibi önlemler yok!
Hangi ülkelerde mi var? Bahreyn, Bangladeş, Benin, Kamerun, Fildişi Sahilleri, Kazakistan, Myanmar, Ruanda, Tayland gibi ülkelerde…
Şaşırdık mı?..
Çünkü teklif, sansür ve oto sansüre yol açacak, ifade ve basın özgürlüğünü daha da daraltacak düzenlemeler içeriyor, hapis cezası getiriyor.
Sosyal medyada, internet mecralarında yazdığınız ve birilerinin ‘canını sıkan’ bir kelimeden dolayı hapse girebilirsiniz.
Ha 20 yıldır farklı mı durum diyorsunuz. Biraz daha abartılmışı, biraz daha keyfileşmiş ve neyin ‘suç’ olduğunun keyfiliğe kaldığı yasaya dayanarak kişinin cezalandırılacağı bir süreç başlıyor…
Teklifin komisyondaki görüşmeleri sırasında Yargıtay 8'inci Dairesi Üyesi İhsan Baştürk'ün itirazları ise çok kıymetli... Baştürk, Anayasa Mahkemesi'nin daha önce verdiği iptal kararlarında "belirlilik" ilkesine dikkat çektiğini hatırlatarak, söz konusu maddede yer alan kavramların "belirlilik" ilkesine uymayacağını söylüyor ve ekliyor: "Ülkenin iç ve dış güvenliği" ile "kamu barışını bozma" kavramları uygulamada sorun yaratacaktır, teklifte yer alan "alenen yayma" ifadesinin de aynı şekilde değerlendirilmesi gerekir.
Ezcümle;
Yasa ile amaçlanan belli. AKP'nin 2023 seçimleri öncesindeki en önemli silahlarından birine dönüşeceği net!
Korku iklimini daha da artıracağı kesin!
‘Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma' suçunun siyasi nitelikli haber ve içerikleri hedef alacağı kesin!
Fişleme yöntemiyle vatanını çok seven! ve 'endişe duyan!' ‘duyarlı vatandaşlar!’ın suç duyuruları ile binlerce kişinin aylarca soruşturulacağı ortada…
Tüm bunları anlamak için bu ülkede yaşıyor olmanın yeterli olduğu, hukukçu olmaya gerek olmadığı da ortada…
Emeğine sağlık