Çok heyecanlı günler yaşıyorum. Kızım ilkokula başlıyor. Zamanda geri dönüşler yaşıyorum, bir Netflix dizisi senaryosunun içinde gibi geriye dönüp yaşadıklarımı çok canlı bir şekilde zihnimde yeniden yaşıyorum. Hatta ilkokul yemekhanemizin kokusuna kadar burnumda.
En çok ilkokul öğretmenim gözümün önüne geliyor. Son İngiltere Kraliçesi Elizabeth kadar şıktı. Ayakkabıları ve çantalarıyla İngiliz Kraliyet Ailesi’nden gibiydi. Diz altında kalem etekler giyer, ipek gömlekler ve kaşmir hırkalarla şıklığını tamamlardı. Hırkaları hep aklımda, çünkü babaannem öğretmenimin hırkalarına pul işlerdi. O hırkalar öğretmenimin kokusuyla evimizde günlerce kalırdı. Özel okuldayız diye parasını ödüyoruz, öğretmen her şeyi yapmak zorunda anlayışı yoktu o yıllarda. Sık sık babaannem hediye gönderirdi öğretmenime. Çiçek almam için bana para verirdi, ama ben tam öğretmenime çiçeği götürecekken karşıma çıkan temizlik görevlisine kıyamaz çiçeği ona verirdim. O kadar tatlı ‘’-Günaydın Jülidem’’ derdi ki kadıncağız, şimdi o çiçekle nasıl yanından geçilip gidilebilirdi ki…
İzmir Özel Fatih Koleji’nden Alime Okdemir, bizlere çok şey verdi. Eğitim evet önemli ama gelişmiş toplum için görgü, nezaket gibi kuralları da bilmek önemli. Aile içinde ne görürseniz görün, toplum içindeki davranışlarınızla ilgili uyarılar bir çocuğun zihninde çok yer ediyor. Bugün çöplerle dolu sokaklarda yürüyor oluşumuz bence son yılların eğitim eksikliğidir. İnsanların birbirine – Napıyon, gelcen mi? gibi o kulak tırmalayan bozuk Türkçelerinin sebebi de budur. Bir öğretmene düşen görev düşündüğümüzden çok daha büyük. Ve Halime Öğretmen bizi bu anlamda çok iyi yetiştirdi.
Yemekhanede yemek yeme şeklimizi, sınıfa döndüğümüzde şöyle düzeltirdi, ‘’- Sevgili çocuklarım, yemekhanede yemek yerken bazılarımızın ekmeği ısırarak yediğini gördüm. Ekmek ısırılmaz canlarım, elinizle koparırsınız ve ağzınızı çok doldurmayacak şekilde ağzınıza atar, dudaklarınız kapalı şekilde çiğnersiniz.’’ Hala ekmeği ısırarak yiyen birini görsem çok yadırgarım ve öğretmenimin kulaklarını çınlatırım.
Bize müthiş bir özgüven verdi. Ne anlatırsak anlatalım sabırla dinlerdi. ‘’Sözün bitti mi?’’ diye sorardı, ‘’bitti’’ deyince ‘’oturabilirsin’’ derdi. Bu öyle bir yer etmiş ki, bir gün sınıfa müfettiş geldi. Ben sorulan soruya cevap veriyorken müfettiş başka bir çocuğa söz verdi, çok bozuldum tabii, alışık değilim böyle yok sayılmaya, kızgın kızgın ‘’benim sözüm bitmedi’’ diyerek anlatmaya devam ettim, ‘’bitti’’ deyip oturdum.
Alime öğretmenimle ne zaman konuşsak bunu anarız. Bu sayede ben hayatım boyunca kimseyi kendimden üstün görmedim, herkesi kendimle eşit değerlendirdim. Bu bana ilkokul öğretmenimin en değerli mirası oldu. 40 net matematik yapamadım ama kimin umurunda kendi yeteneğim neyse ona yönlendirilmiştim, Türkçe ve sosyal derslerinde iyiydim, şiir yazardım ve bu konuda her zaman öğretmenimin övgüleriyle sınıfta onere edilirdim.
Matematikten hep zayıf da alsam kendime güvenim her zaman tamdı.
Bir öğretmene düşen görev çok büyük. Bugün 42 yaşında kızımla tekrar ilkokula başlıyorum. Kızımın maceraları nasıl olacak heyecanla bekliyorum. Öğretmenini çok seviyor, onun sevdiğini biz de çok seviyoruz ve ben de eski tip velilerdenim. Öğretmenlerimize ne yapsak az, sözüne saygımız, güvenimiz tam.
Öğretmenlerimizin de dengelerinin hem idare, hem de veliler tarafından bozulmaması gerekiyor. Bozulmasın ki onların da çocuklarımızla olan dengesi bozulmasın, zevkle kendi iradeleriyle keyifli keyifli yaşasınlar sınıflarını.
Tüm eğitim camiasına, öğretmenlerimize ve sevgili çocuklarımıza yeni eğitim-öğretim hayatında sonsuz başarı, bol şans ve musmutlu bir dönem diliyorum.
Jülideciğim,bizler her anlamda çok güzel yetiştirildik zamanında...Allah rahmet eylesin, ilkokul öğretmenimi çok özlüyorum. Herkes öğretmen olamaz. Teorik anlamda işini çok iyi yapıyor olabilir ama önce işini ve çocuklarını sevecek. 16 yaşında bir kız çocuk annesiyim. Kızım, öğretmenini sevdiği her derse güle oynaya gitti ve çok ta başa ılı oldu derslerinde... İlkokul öğretmenlerine çok büyük işler düşüyor. Test canavarı değil, sosyal, gelenek göreneklerine saygılı, doğaya, çevreye zarar vermeyen, insan ilişkileri iyi çocuklar isteyen, eski tip velilerdenim ben...Akademik anlamda mükemmel olan herkes iyi adam olamıyor. Duygularıma tercüman oldun, emeğine sağlık. Bilinçli veliler, bilinçli öğretmen ve öğrenciler istiyoruz artık...Bu muhteşem yazın için tebrik ederim.