24 Haziran seçimlerine az bir zaman kaldı. TBMM’ye 600 milletvekili seçilecek. Sıradan halkı geçiniz politikayla bir şekilde ilgili insanlar dahi partilerinin milletvekili adaylarını bilmiyor.
Bilinen CHP’nin adayı Muharrem İnce, İyi Parti’nin adayı Meral Akşener, Saadet Partisi’nin adayı Temel Karamollaoğlu, HDP’nin adayı Selahattin Demirtaş, Vatan Partisi’nin adayı Doğu Perinçek. Cumhurbaşkanı adaylarından Selahattin Demirtaş hapishanede, Doğu Perinçek’in ise neden aday olduğu, kimin hesabına çalıştığı karanlık. Geri kalan 3 aday iktidarın baskı, yasak kıskacına rağmen meydanlarda eleştirilerini sürdürürken MHP destekli AKP’nin adayı Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım meydanlara çıkıyor, mitingler düzenliyor ve Cumhur İttifakı’na oy istiyor.
İmkansızlığa ve engellemelere rağmen muhalefet çok daha aktif. Özellikle sosyal medyayı çok daha iyi kullanıyor ve halka ulaşmaya çalışıyor.
Böyle bir tabloda anket firmalarından özellikle son dönemde gelen bilgiler seçimlerde Cumhur İttifakı’nın Meclis’te çoğunluğu kesinlikle alamayacağı yönünde.
Seçime ve sandığa güvensizlik hat safhada.
Anketler HDP’yi barajın üzerinde gösterse de bu partinin alacağı oy değil açıklanacak oyun genel sonuçlar arasında değişiklik yapabileceği en çok tartışılan konuların başında gelmektedir.
Gelelim bu seçimlerde neyi oylayacağımıza.
Eskiden her şey olmasa da çok şeyi bilen insanlar vardı. Kitaplardaki bilgilerin önemli bölümlerini kafalarında taşıdıklarından bunlara ayaklı kütüphane denirdi.
Uygarlık ilerledikçe, özellikle de şu son 50 yılda bilim ve teknolojide olduğu kadar sosyal alanda da inanılmaz değişmeler yaşandı. İnsan yalnız ilgilendiği bir iki konuda bilgi sahibi olmaya yetişmek zorunda kalmıştır. Bilgisayar teknolojisiyle birlikte atom ve uzay çalışmaları evrenin sırlarını çözmeye yönelmişken, bilim yapay zeka üretmeyi başarmışken bir kişinin her şeyi bilmesi şöyle dursun öğrenme olanağı da yönetme imkanı da kalmamıştır.
İnsan zeka ve yeteneklerinin bir sınırı var. Bilgiyi öğrenme ve kafada tutmada ne kadar üstün olursa olsun her şeyi bilmesi bilimden teknolojiye, eğitimden kültür ve sanata ve daha pek çok branşlardaki nitelikleri öğrenebilmesi, gelişmeleri takip etmesi olanak dışıdır.
Bir insan tek bir beyin, bir çift göz, bir çift kulaktır. Tek başına bir insan su katılmamış egodur.
Her şeyi ben bilirim diyen ya da çevresine bu kanıyı vermeye çalışan kısa zamanda bildiğini iddia ettiği birçok şeyin yanlış olduğunu er geç anlayacaktır. Anladığında yanılmışız, kandırıldım diyecektir. Böyle dediği halde hatasını fark edip geri adım atanlar da hala eski iddiasını yani her şeyin en iyisini kendisinin bildiğini sürdürenler de olacaktır. En tehlikeli olanlar bu sonunculardır. Gerçekte bilgiden de birikimden de yoksundurlar. Birikimleri bilgi değil para ve yalandır. Ciddi bir eğitim almamışlardır. Diplomaları da yoktur. Referansları tarihin tozlu sayfaları ve dindir.
Bulunduğumuz coğrafyada Arap Emirlikleri gibi tek adam yönetimlerinin mevcut olması da ülkemiz siyasi atmosferi üzerinde olumsuz yönde bir etki göstermektedir.
Kimi hak ve özgürlükleri pek çok Avrupa devletinden önce tanımakla övünen Türkiye, 24 Haziran’da yapacağı seçimlerde tek adam saltanatı mı, Cumhuriyet mi sorusunun cevabını arıyor.
Dileriz, her yer İzmir gibi günlük güneşlik olur ve 24 Haziran akşamı bu kabustan kurtuluruz.