Lise 1’deydik. 1973-74 eğitim yılının 10 Kasım’ı için edebiyat-kompozisyon öğretmenimiz Birsen Aydınbaş bir kompozisyon ödevi verdi. Konusu, “Atatürk Yaşasaydı?..”
Ters köşe olmuştuk. Analitik bir yaklaşım gerektiren, Atatürk’ü projeksiyonla günümüze getirerek yanıtı aranacak bir soru vardı önümüzde.
***
Atatürk’ümüzü madden kaybedeli 35 yıl olmuştu. Henüz dinmemişti Türkiye’nin gözyaşları…
Atatürk’ten ölümünden hemen sonra İkinci Dünya Savaşı patlak vermiş, Türkiye savaşın alevlerinden zor bela kurtulmuştu ince bir diplomasi sayesinde.
Atatürk, Şevket Süreyya’nın tanımıyla, “Tek Adam”dı. Kadrosundaki İkinci Dünya Savaşı ve sonrasının Cumhurbaşkanı olan sağ kolu İsmet İnönü bile yine Şevket Süreyya’nın tanımıyla “İkinci Adam”dı.
Dikkat buyurun; “Birinci Adam” ve “ikinci Adam” değil; “Tek Adam” ve “İkinci Adam”.
***
Şunu demek istiyorum; Atatürk’ün ömrü örneğin bir 15 yıl daha sürseydi, tarihin akışı, Türkiye’nin gidişatı değişebilir miydi?
Hiç kuşkusuz tarih farklı yazılırdı Atatürk yaşasaydı…
İşte genç edebiyat-kompozisyon öğretmenimiz Birsen Hanım’ın verdiği kompozisyon ödevini bu bakış açısıyla kaleme aldığımı hatırlıyorum sisler perdesinin ardından, aradan geçen 48 yıl sonra…
Ödevimde Atatürk’ü yaşatmış, 1973 Türkiyesi’ni, onun yaşadığı ve devrimlerinin ardından çağdaş reformlarını sürdürerek getirdiğini hayal ettiğim memleketi kaleme almıştım. Tablo daha güzel, daha kalkınmış, daha mutlu bir memleketi işaret ediyordu.
Aradan daha da zaman geçip daha geniş bir perspektifte meseleye baktığımda düşünmüştüm; örneğin, Atatürk NATO’ya mı katılırdı yaşasaydı yoksa Bağlantısızlar’ın liderlerinden mi olurdu? ABD’nin yedeğinde Kore’ye asker gönderir miydi?
Bu sorular çoğaltılabilir…
***
Atatürk, madden yok ama fikirleri, yaklaşımları bize ışık tutmaya devam ediyor. Atatürk, bir yerde yaşıyor. Kurtuluş’un ve Kuruluş’un önderi olarak Türkiye’ye yol göstermeyi sürdürüyor. Türkiye’de nereye gitseniz evlerde, apartmanların girişlerinde, dükkanlarda, şirketlerde..hemen her yerde onun fotoğrafları varsa Atatürk ölmemiştir, yaşadığının göstergesidir.
Hele son 19 yılda Atatürk, daha da “dirildi”. Daha da gündemde. Daha da yol gösteriyor. Türkiye Cumhuriyeti 100. Yılında değişim arıyorsa en büyük dayanağı yine Atatürk. Türkiye, fabrika ayarlarına da değişim sonrasında Atatürk’ün yaptıklarına bakarak dönecek.
***
Bu yazıyı noktalamadan soluklanayım dedim gazetelere göz atıp… Sözcü’de Sinan Meydan da hemen hemen benzer bir konuyu işlemiş; “Yaşayan Atatürk-Yaşamıyor olsa, birilerince her gün yeniden öldürülmek istenir miydi hiç?”
Bitirirken okurlarıma Birsen Aydınbaş Güven’den, o nefis kompozisyon ödevini bize Şişli 50. Yıl Çağlayan Lisesi’nde 48 yıl önce veren o güzel öğretmenden söz etmezsem olmaz…
Onu 70’li yaşların başlarında bu yaz kaybettik. Anladım telefonların açılmayışından kaybettiğimizi. İstanbul-Ardeşen arasında yaşıyordu. Yıllar sonra kontak kurmuştuk. Salgında bile Ardeşen’de kurduğu edebiyat kulübünde çalışmalarını sürdürüyor, birikimlerini paylaşıyordu. Sadece bir yıl okulumuzda oldu ve dersimize girdi ama bende en çok iz bırakan öğretmenlerimden oldu. Bugünkü “bende” payı yadsınamaz.
Birsen Öğretmenimi kalbime gömdüm. İnceliklerin, zarafetin o güzel insanı da anılarımızda artık. Atatürk’süz bir Türkiye’yi ise hiç düşünemiyorum. Ona sonsuz saygı ve minnetimi sunuyorum.