Haftanın ikinci günü İzmir’e temelli yerleştiğimden bu yana bana en çok heyecan veren bir kültür-sanat olayının içinde buldum kendimi. Kendisini ziyaretimin hemen ardından Folkart İletişim Koordinatörü Ünal Ersözlü’nün refakatinde Folkart Galeri’ye geçtik. Galeri Sorumlusu Şule Gözübüyükoğlu ve stajyeri Ceren Eren eşliğinde “Türk Resminin Bohem ve Asi Fırçası: İbrahim Çallı” sergisini gezdim.
29 Kasım 2021’de açılan ve 17 Nisan 2022’ye kadar açık kalacak olan, koleksiyonerlerden toplanarak bir araya getirilen 80 resimden oluşan sergiyi 8 Şubat 2022 itibarıyla 30 bin kişi gezmişti. Folkart’ın patronu Mesut Sancak da sergiye çok önem veriyor, gelişmeleri yakından takip ediyormuş anladım ki… Hatta ziyaretçi sayısını sıklıkla soruyor, bilgi alıyormuş…
Muhteşem Çallı sergisinin arkasında yıllar var, hakikaten hazırlığı zor bir sergi. O kadar resmin çok sayıda koleksiyonerden toplanması, sigortalanması, farklı kentlerden İzmir’e taşınması, sergilenecek hale getirilmesi, kataloğunun hazırlanması hakikaten çok ayrıntılı bir çalışmayı gerektiriyor.
İbrahim Çallı, 1882 Çal doğumlu. Soyadını, kanun çıktığında memleketinden almış. Çal, o zamanlar İzmir’e bağlı bir kasaba. Şimdi Denizli’nin bir ilçesi. İzlenimci ressam Çallı, gerek resim çalışmalarıyla gerekse akademideki hocalığıyla Türk resminin zirvelerinden biri. Yetiştirdiği isimler arasında Nuri İyem, Cemal Tollu, Nurullah Berk, Şeref Akdik, Eşref Üren ve daha kimler kimler var… Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun dediğince, Türk resminde isim yapmış ustaların onda sekizi Çallı’nın öğrencisidir.
Çallı, resmi İstanbul’a geldiğinde Kapalıçarşı’da bir Ermeni ressamdan öğrenir resim sanatını ve resmin peşinden gider. 1906’da, 2. Meşrutiyet’te ise Şeker Ahmet Paşa’nın desteğiyle Sanayii Nefise’ye, yani bugünkü Mimar Sinan GSÜ’ye girer ve bitirdikten sonra 28 yaşındayken, 1910’da soluğu Paris’te alıp Ecole Nationale des Beaux Arts’ta alır, Fernand Cormon’un atölyesine devam ederek hocasının övgüsünü kazanır. İstanbul’a dönüşünde bitirdiği okulun hocaları arasına katılır ve Hikmet Onat, Nazmi Ziya, Feyhaman Duran gibi isimlerle birlikte ders verir.
Çallı bohem, bohem olduğu kadar cesur ve çizgilerinde, konu seçimlerinde yer yer devrimci. Bu yüzden adı “asi” olarak da tanımlanır. Örneğin sergide de yer alan ve bir Türk ressamca ilk defa 1937’de yapılan Atatürk portresi de onun elinden çıkmıştır. Hem de model ve fotoğraf kullanmadan, tamamen zihinden yapılan bir çalışmadır. Fatih’in portresinde gözler Atatürk’ünkü gibi resmedilmiştir. İlk kez nü eserler veren de odur. Çağdaş Türk kadınını, kadının özgürlüğünü, güzelliğini de o yansıtmıştır tuvalinde. Muhtemelen isimsiz portrelerinden birisi unvanlı güzel Keriman Halis olsa gerektir. Ancak örtülü olarak kadın kadına mesirede olanları da resimlemiştir. Zaten farklı dönemlerinde yaptığı farklı resimler izlenimciliği yanında kendi gelişimini de ortaya koymaktadır. Çallı, öte yandan natürmort da yapmıştır, nü de manzara da çalışmıştır. Mistik ögelerle figüratif resimler de yapmıştır, portreler de. Atatürk ve İnönü portrelerini yaparken muhtemelen o yıllarda tek parti yönetimi koşullarında CHP’nin kültür-sanat şefi olan Selah Cimcoz’un desteği vardır. Cimcoz, malum, Fikret Mualla da içinde pek çok sanatçıya destek olan bir simadır.
Çallı bohem de olsa halka aittir. Özgüveni yüksektir. O yüzden, çizgilerinde bile denemeci, cesur, asi, devrimci tavrı görmek mümkün. Karpuzlu natürmort örneğin, çok cesurdur. Kimi çizgiler keskin hatlı, kimileri de daha belirsizdir. Atatürk portresi Manolya natürmortu eşsiz gerçekten de. Atatürk portresine ilişkin Elif Naci’nin aktardığı Atatürk’le diyalogu da çok hoş ve ilginçtir. Atatürk, resmi gürünce beğenir ama gözlerinden birisinin sağa birisinin sola baktığını fark eder ve nedenini sorar. Çallı’nın yanıtı şu olur: “Paşam siz hem sağı hem solu hem uzağı gören bir insansınız. İmkanım olsa bir de arkaya baktırırdım.”
Atatürk portresinde iki gözü başka taraflara baktıran bir ressam ne kadar sıra dışı ve devrimci olabilirse o kadar sıra dışı ve devrimcidir Çallı.
Bendeniz sergiyi bir daha gezeceğim. 17 Nisan’a kadar açık olan sergiyi mutlaka gezin. İzmir’de olsa da dışarıdan resim severler de gezmeli çünkü bir daha böyle bir kapsamda Çallı sergisi olur mu, bilmiyorum, zor doğrusu.