Giresunspor cumartesi günü evinde Sivasspor karşısında 2 puan bırakınca dedım ki kendi kendime, son Göztepe yazımda ilk kez düşme bahsi açmış ve bir ihtimal futbolcuların silkinip kendine gelerek 8 maçta varını yoğunu ortaya koymasıyla ancak bu takım kümede kalabilir cümlesini kurmuştum yazının sonunda.
Ancak Konyaspor karşısında ilk yarım saatte adeta rutin bir maç oynuyormuşçasına 2-0 yenik duruma düşüp üstüne yine ilk yarıda kırmızı kart görerek 10 kişi kalan Göztepeli futbolcuların haline vaktine baktığımda hiç de silkinip ilerleyecek ve kümede kalmak için herşeyini ortaya koyacak bir profil göremedim maalesef.
Tomas da Aytaç ısrarı ve El Maestro’dan kopya Di Santo takıntısı ile takımı maça başlatarak futbolcularına daha kafadan ayak uydurunca hezimet kaçınılmazdı.
Rakibin ikincilik için sahaya çıkıyor; bir kere bunu bileceksin. Hızlı ve kalabalık çıkan rakibe o kadar geniş alan bırakmayacaksın. Rakibin taçtan nasıl gol ürettiğini bilip ona göre önlem alacaksın.
Daha çok şey sayabilirim ama bu saatten sonra neye yarar? Bari Yusuf'u, Ege'yi oynatsaydınız da 3-0'dan sonra görseydik çocukları...
Şimdi çıkıp 7 maç 21 puan var vb. demeyin! Haftaya 5 maçtır yenilen ve puana ihtiyacı olan Kayserispor geliyor İzmir'e. Sonra da ikincilik için Konyaspor ile yarışan FB'ye gideceksiniz. Hadi, çıkıp bu iki maçtan 6 puan alarak bendenizi mahcup edin Tomas ve öğrencileri!
En azından Göztepe'nin mazisine göre maçlar oynayın; ilk yarım saatte iki gol yiyerek camiayı, gerçek taraftarı üzmeyin.
Üzülmediğim tek nokta ne biliyor musunuz? Vefalı olmak lazım; Sepil gerçek bir Göztepeli olarak bu kulübe güzel bir dönem yaşattı. 2'den 1'e, 1'den Süper'e çıkardı. Stadı ve tesisleri kazandırdı. Pandemi olmasa bu takıma Avrupa'yı da gördürürdü.
5 sezon üst üste Süper Lig’de oynamak kolay değil, geldiği gıbı giden ne takımlar var hemen ertesi sezon.