Uğur Dündar televizyon yayınları ve gazetesinde dikkatli bir duayen gazeteci-televizyoncudur. Hatta hepimizin ondan öğrendiği çok şey olduğunu da söyleyebilirim bu konuda. Fakat heyhat Tele 1’de Demokrasi Arenası’na yine 5 hafta yayın durdurma ve yüzde 5 idari para cezası, ayrıca da Dündar. RTÜK Başkanı Şahin’i eleştirdiği için de yüzde 3 idari para cezası kesildi! Nedeni, konuklardan Sedef Kabaş’ın bir Çerkes atasözünü yumuşatarak Demokrasi Arenası’nda sarf etmesi.
Dündar Halk TV’de de Halk Arenası’nı yaparken Müjdat Gezen ve Metin Akpınar’ın katıldığı programda konukların eleştirileri bağlamından koparılarak kovuşturma konusu olmuş ve mahkemeye intikal etmiş ama Akpınar ve Gezen tutuksuz yargılanmış, gece yarıları apar topar evlerinden alınmamıştı.
İnsan Hakları Eylem Planı Rafa mı Kalktı?
Peki şimdi ne oldu da Sedef Kabaş gece 02.00’de apar topar savcı talimatıyla evine gelen emniyet güçlerince gözaltına alındı? Ne oldu da tutuklandı?
Sedef Kabaş, ifadeye çağrılabilirdi, normali de buydu ve o da gidip ifadesini verirdi. Savcılık dava açılması için mahkemeye iddianame hazırlar, mahkeme de iddianameyi işleme koyabilirdi. Ancak Sedef Kabaş için ‘hakaret’ suçundan tutuklamayı gerektirecek bir ‘üst sınır’ yokken neden tutuklandı ve hakkında adeta bir linç kampanyası başlatıldı? Soru bu…
Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan İnsan Hakları Eylem Planı’nı açıklarken geçen yıl ne demişti?: “İfade vermek için mesai saati dışında gözaltına alma, otelde gecenin bir yarısı gözaltına alma gibi uygulamalara son veriyoruz.”
Nitekim sonrasında da uygulama bu doğrultuda oldu. Binlerce kişinin ifadesi davet usulüyle alındı.
Adli Kontrol Neden Var?
Bu noktada meseleye bakıldığında görülüyor ki, ortada bir ‘burun sürtme’ söz konusu… Ancak kişiyi özgürlüğünden alıkoymak çok ağır değil mi? Davet ederek ifadesini alacağınız ve dava açsanız bile adli kontrol koşuluyla serbest bırakacağınız birisini neden ve neye dayanarak tutuklarsınız? Olacak iş değil…
Demek istediğim, mahkeme Kabaş’a ‘hakaret’ ettiğine kanaat getirip ceza verse bile bunun infaz yasasına göre yatarı yok! 3 yılın altındaki hapislik adli kontrol kapsamında… O yüzden ‘burun sürtme’ diyorum…
Dündar da Susturulmuş Oluyor
Bu memlekette hiç cezai kovuşturmaya uğramamış, hiç tekzip yememiş (tesadüfi değil, hukuka, kişilik haklarına saygılı olduğum için) bir yazar olarak Kabaş’ın tutuklanmasını haksız bulduğumun altını çiziyorum. Program durdurma ise Dündar’ı susturma anlamına geliyor. Tele 1’e ceza ve arkasından gelecek daha ağır ceza yaptırımlarının sıralanması ise basın özgürlüğüne darbe anlamına geliyor.
Dündar’ın bugünkü yazısından aktarıyorum:
“Benzer davranışların tekrarı halinde Tele-1 ekranı 10 gün süreyle karartılacak.
Yine işlenirse lisans iptaline gidilecek.
Yani Tele-1’in yayın hayatı sona erecek.”
Dündar’ın ekranını karartsanız ne olacak? 4,5 milyona dayanan tweeter takipçisi olan birisi…
Siyasi otorite anayasa ve yasalar doğrultusunda, taahhütlerine sadık olarak adım atmalıdır. Yargı, siyasi otoritenin oluşturduğu iklime göre değil, yasalar ve yönetmeliklere göre karar vermelidir. Türkiye’de kaçma kuşkusu olmayan ve davet edildiğinde ifade vermeye gelecek yurttaşlar delil karartma da söz konusu değilse, suçlama konusu hakaret vb. ise gece 02.00’lerde gözaltına alınıp bir de üstüne üstlük tutuklanmasın.
Devlet Olmak…
Bendeniz kutuplaşmanın değil, hoşgörünün, diyalogun tarafındayım. Hakaretin değil, nezaketin tarafındayım. Ancak aynı zamanda siyasi otoritenin kim olursa olsun daha engin bakışla davranmasından yanayım. Önüne geleni dava ederek bir yere varamazsınız. Hele hem bir siyasi parti genel başkanı hem de cumhurbaşkanı iseniz durum vahim. Ne zaman siyasi parti genel başkanı, ne zaman cumhurbaşkanısınız? Siyasi eylem ve işlemlerinizden dolayı sert de eleştirilebilirsiniz… Buna da tahammüllü olacaksınız… Devlet olmanın sorumluluğu, devlet yönetme sorumluluğu böyle bir şeydir. Devlet, de jure olmak zorundadır. Devlet hissi olamaz. Devlet olmak soğukkanlı olmaktır.
Sözün özü, Sedef Kabaş serbest bırakılmalı, Tele-1 üzerindeki baskılara, Dündar’ın programının ikide bir karartılmasına son verilmelidir. İktidarın düşüşe geçmesi, erozyona uğraması söz konusu olabilir. Bunun çözümünü adliyede, zaptiyede aramak nafiledir. Ekonomiyi düzeltin, halkın satın alma gücü iyice düşmüş, faturalar ödenemez hale gelmiş, enflasyon yüzde 40’lara dayanmış, emeklilerin maaşı ilk defa asgari ücretin oldukça altına inmiş… Enerji sıkıntısı var, üretim etkileniyor… Siz bunlara bakın.