Ülkeyi yönetenlerin tüm geçim ve işsizlik sorununa dair bildiği sadece iki politika var: Birisi sorunu yok saymak, diğeri de sorunu dile getirenlere baskı.
Ancak sorunlar yok sayılınca, sorunları dile getireni baskıyla susturunca, hakkını arayıp soranı işten çıkarınca, hapse atınca sorunlar ortadan kalkmıyor. Sadece ve sadece çözümlerin konuşulması engelleniyor. Kimi zaman istatistik oyunlarıyla, kimi zaman konuşanlara baskıyla, sansürle, gözaltıyla, şiddetle sorunlar yok sayılmak isteniyor. Ama ülkenin dört bir yanında iş bulamıyoruz, barınamıyoruz, geçinemiyoruz çığlıkları yükseliyor.
İşçilerin patronundan daha yüksek oranda vergi ödediği bir ülkede, vergileri bir gecede bir kararname ile sıfırlanan ayrıcalıklı şirketlerin, yurtdışına kaçırdıkları servetlerini biz görüyoruz ama örneğin savcılar görmüyor, devlet görmüyor.
İŞKUR ve SGK kaynaklarından patronlara yapılan kıyaklar ortada iken, halkın geçimi için en ufak bir sosyal politika önlemi gündeme gelmiyor.
İşsizlik rekor kırarken, işçilere ait olan İşsizlik Sigortası Fonu kaynaklarının çoğunun büyük bölümü patronlara aktarılırken, bir avuç ayrıcalıklının 3’er 4’er maaş aldığı, işe gitmeden maaş bağlandığı bir ülke haline geldik.
Döviz kurlarındaki artış durmak bilmiyor. Ama arkadaşlar bu bir beceriksizlik değil. Aksine bilerek yapıyorlar. Türk Lirasını bilerek ve isteyerek değersizleştiriyorlar. TL değer kaybettikçe emeğimiz, doğamız, doğal kaynaklarımız, kentlerimiz değersizleşiyor. Ve uluslararası sermaye için kelepir emek, kelepir memleket pazarlaması yapılıyor. “Gel yatırımcı gel, en ucuz emek, köle emeği burada, sendika yok, grev yok, hak yok, hukuk yok” diye bu ülkeyi, bu halkı pazarlıyorlar.
Türkiye, uluslararası sermaye için ucuz ve güvencesiz işçilik cenneti haline getiriliyor. Kelepir emek pazarı kurulurken elimiz kolumuz bağlı izleyelim, örgütlenmeyelim, sendikalı olmayalım, hakkımızı arayıp sormayalım istiyorlar. Ama hayır! Bu ülkede hakkına, hukukuna, memleketine ve geleceğine sahip çıkan işçiler var. Biz varız, DİSK var!
İşçiler, emekçiler, işsizler, emekliler, küçük esnaf, çiftçiler, dar gelirliler, yani bu halkın çok büyük bir çoğunluğu adına bir kez daha sesleniyoruz. Masal dinlemek değil geçim sorunumuza çözüm istiyoruz.
Bıçağın kemiğe dayandığı şu günlerde biraz nefes almak için ülkeyi yönetenleri acil önlemler almaya çağırıyoruz. Soruyoruz: Üç beş şirketin hatırına bir gecede çıkan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini açlık ve yoksullukla boğuşan milyonlar için neden çıkmıyor.
Evet, kimsenin bize bahşedeceği bir kurtuluş yok. Geçinmek için, insanca yaşamak için, insanca çalışmak için omuz omuza mücadele edeceğiz. Önümüzdeki aylarda TBMM’de Türkiye’nin 2022 yılı bütçesi için çalışmalar başlayacak. Bütçede oldukça basit düzenlemeler yapılarak, bu ülke bu halk nefes alabilir. Birkaç ay içinde yeni asgari ücret çalışmaları başlayacak. Hem bütçe hem de asgari ücret artan hayat pahalılığına karşı emekçilerin soluk almasını sağlayabilir.2022 karakışına karşı halkın ekmeğini savunmak için acil önlemler alınmalıdır! Gelirde ve vergide adalet sağlanmalıdır!
Pembe tablolar çizmeyi alışkanlık haline getiren siyasi iktidarı uyarıyor, 2022 bütçesi ve asgari ücreti belirlenirken “geçinemiyoruz” diye haykıran halkın ekmeği için somut önlemler almaya çağırıyoruz.
İşsizliğin ve yoksulluğun çarkları arasında ezilmeyi kabul etmiyor, tüm işçileri, emekçileri, işsizleri, emeklileri ve dar gelirlileri pahalılığa ve adaletsizliğe karşı omuz omuza mücadeleye çağırıyoruz!
Bu adaletsiz düzene karşı, sömürüye karşı örgütlenmeli, sendikalı olmalı, hakkımızı aramalıyız. Bir araya gelerek, omuz omuza vererek, örgütlenerek kazanabiliriz!
Mücadelemizi ve örgütümüzü işyeri işyeri, sokak sokak, meydan meydan büyüteceğiz!
Herkese iş, ekmek ve güvenli bir gelecek sunan bir düzeni omuz omuza kuracağız!