“Sen Hiroşima’da her şeyi görmedin.” diye cevap verir erkek, Hiroşima’da gördüklerini anlatan kadına. Hiroşima, Sevgilim (Hiroshima mon amour) filmi ilk gösterime girdiği 1959 yılından sonra 60 yıl geçti. Filmin yönetmeni, senarisiti, başrol oyuncuları hayatta değiller ancak işlediği konu yarım asır geçmesine rağmen güncelliğini koruyor. Görünen o ki çok uzun süre daha güncel kalacak.
Hiroşima Sevgilim, Fransız Yeni Dalga yönetmenlerinden Alain Resnais’in (1922-2014) yönettiği ilk uzun sinema filmdir. Hiroşima’ya atom bombasının atıldığı 6 Ağustos 1945’ten 12 yıl sonra Fransız oyuncu Elle ile Japon mimar Lui’nin Hiroşima’da yaşadıkları iki günlük aşkın hikayesini, savaşın insanlar ve doğada yaptığı yıkımlarla birlikte izleriz. Fransız genç kadın oyuncu Elle (Emmanuelle Riva), barış konulu bir film çekimi için kenttedir ve iki gün sonra Paris’e dönecektir. Tesadüfen tanıştığı Lui (Eiji Okada) ile kaldığı otele giderler. Elle, ona Hiroşima‘da atom bombasının yaydığı radyasyondan etkilenip yıllar sonra hastalanan insanların tedavi gördüğü hastahaneyi ve bombanın geride bıraktığı nesnelerin sergilendiği müzede gördüklerini anlatır. Kadının sesine Hiroşima’ya ABD’nin attığı atom bombasının yaptığı yıkımı gösteren eski fotoğraflar ve görüntüler eşlik eder. Adam “Sen Hiroşima’da her şeyi görmedin.” der. 6 Ağustos 1945 günü Hiroşima’da yaşananları orada olmayan biri nasıl anlatabilirdi? Lui, Hiroşima’da yaşananları batılıların sadece izlemekle yetindiği eleştirisini yapar. Onlar, ağlamaktan başka ne yapalir ki?
Alain Resnais, Night and Fog (1955) Gece ve Sis belgesel filminde, Nazilerin İkinci Dünya Savaşı zamanında toplama kamplarında milyonlarca insana yaptığı tarihin en vahşi ve en acımasız katliamını anlatır. Bunun üzerine Japonlar, yönetmenden Amerika Birleşik Devletleri’nın Hiroşima’ya attığı atom bombasının neden olduğu felaketi anlatan bir film çekmesini isterler. Filmin senaryoysunu Marguerite Duras yazar. Yönetmen ve yazar, bombanın meydana getirdiği felaktlerden çok kurtulan insanlardaki yıkımı anlatırlar. Müzikler Georges Delerue ve Giovanni Fusco’ ye ait. Fransız kadın oyuncu Elle rolünde ise Micheal Haneke’nin 2012 yılına ait Amour (Aşk) filminde 85 yaşında izlediğimiz Emmanuelle Riva var. Onu bu filmde 30 yaşında izlemek zaman yolculuğuna çıkmak gibi. Japon mimar Lui’yi Eiji Okada canlandırmış.
Mutlu evlilikleri olduğunu söyleyen kadın ve erkeğin birlikte geçirebilecekleri iki günleri vardır. Bu iki günde Hiroşima’nın otel, kafe ve sokaklarında birbirlerinden kaçışlarını, yeniden kavuşmalarını izleriz. Erkek, kadından Paris’e dönmemesini, Hiroşima’da kalıp onunla yaşamasını ister. Ancak onu Paris’te bekleyen çocukları vardır. Otel odasında uyuyan Lui’nin görüntüsü Elle’yi Fransa’da yaşadığı Neveres kasabasındaki günlere geri götürür. Fransa Almanların işgali altındadır. O, on sekiz yaşındadır ve bir Alman askerine aşık olmuştur. Gizlice buluştuğu sevgilisinin sokak ortasında vurulup onun kollarında can vermesi, düşman askeri ile yaşadığı ilişkiye ailesi ve çevrenin tepkisi sonucu bunalıma girer. Ailesi onu delirdi diye evlerinin mahzenine kapatır. İki yıl çok büyük acılar çeker. İyileşip Neveres’ten ayrılarak Paris’e gittiği gün Hiroşima’ya atom bombası atılır.
Filmin başındaki belgesel film algısını dış sesin şiirsel anlatımı bozar. Yönetmen, klasik akıştan uzaklaşır, bombanın atıldığı günlerde çekilen bombanın dehşetini gösteren görüntülerle geçmiş zaman ile şimdiki zaman iç içe geçer. Geride kalanların hissettiklerini, onların acılarını, eski filmlere bakarak görebilmek mümkün müdür ? “Sen Hiroşima’da hiçbir şey görmedin.”
Filmde, Nazım Hikmet’in Kız Çocuğu şiirini yazmak için ilham aldığı, bombanın atıldığında iki yaşında olan Sadako Sasaki adındaki kıza gönderme yapılır. Patlamada hayatta kalan, hatta hiç yara almayan birçok insan gibi Sadako Sasaki on yıl sonra radyasyonun etkisiyle kan kanserine yakalanır. Bir arkadaşı ona, Japon efsanesine göre kağıttan bin turna kuşu yapanın dileklerinin kabul olacağını söyler. Sadako buna inanır, ancak hasta bedeni altı yüz kırk dört turna kuşu yapmasına izin verir. Öldüğünde on iki yaşında idi. Eleanor Coerr, küçük kızın hayata tutunma çapasını SADAKO VE KAĞITTAN BİN TURNA KUŞU adıyla kitap haline getir. Filmin içinde çekilen filmde Hiroşima’da ölenleri anma günü geçit törenine küçük kız öğrencileri ellerinde kağıt turnalarla katılarak Sadako’yu unutmadıklarını gösterirler. Bir başka gönderme de sinema tarihinin en önemli aşk filmi olarak kabul edilen Kazablanka (1942) filminedir. Elle ve Lui, son gecelerinde Casablanca adında bir bara giderler. Onların yollarının ayrıldığı yerdir bu bar.
Hiroshima mon amour, atom bombasının bir şehri ve orada yaşayan binlerce insanı yok etmesinden çok daha fazlasını kalanlar üzerinde yaptığını anlatır. Üstelk Hiroşima ile de sınırlı değildir anlatılanlar. Hiroşima Sevgilim, unutamamanın filmidir.
“Sen Hiroşima’da her şeyi görmedin!”