Salgının başlangıcında salgına ait günlük yayınlanan rakamlar çoğunluk için istatiksel veriydi. Günümüzde ise hasta veya ölenlere ait rakamlar bir veri değil bedenimiz ve ruhumuzu derinden yaralayan acı haline geldi. Her gün salgın nedeniyle ölen veya hastalıkla mücadele eden yakınlarımızın haberlerini alıyoruz. Hala bedenine virüs girmeyenler ise endişe içinde bekliyor. O gün ne zaman gelecek?
Salgına yenilenlerden biri de Sinema Dostlarının yakından tanıdığı ve filmlerini sevdiği yönetmen Kim Ki-Duk oldu. 20 Aralık 1960 Güney Kore doğumlu Kim Ki-Duk ülkesinden uzakta Letonya’da bir hastanede hayatını kaybetti. Uluslararası ödülleri olan yönetmenin İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış…ve İlkbahar (2003), Boş Ev (2004), Yay (2005) ülkemizde çok bilinen filmlerindendir. Bu yazıda sözünü edeceğimiz film ise 2007 yılına ait Nefes (Breath) filmidir.
Modern ve büyük evlerinde küçük kızı ile yaşayan genç çiftin arasındaki iletişim kopmuştur. Tek iletişimleri adamın kadını sürekli azarlaması kadının ise hep susmasıdır. Erkek (Jung-woo Ha) işine gitmekte, eşi Yeon (Ji-a Park) ise evde heykel yapıp ev işleri ile ilgilenmektedir. Televizyon yakında infazı geçekleşecek Jang Jin (Chen Chang) adındaki idam mahkumunun hapishanede intihar girişiminde bulunduğu için hastaneye kaldırıldığı haberini verir. Üstelik adam bunu daha önce de yapmıştır. Film de zaten bu sahneyle açılmıştır. Televizyonda bu haber sürekli tekrarlamaktadır. Kadının arabada bulduğu yabancı bir kadın tokası eşler arasındaki uçurumu iyice derinleştirir. Yeon, hapishaneye bu adamı ziyaret etmeğe başlar. Her ziyaretinde görüşme odasının duvarlarını İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış…ve İlkbahar (2003) filmine gönderme yapar gibi mevsimleri çağrıştıran duvar kağıtları ile süsler ve mevsimlere uygun elbiseler giyer. Kocasının yanında suskun olan kadın adama şarkılar söyler, çocukluğunda başından geçen bir olayı anlatır. Çocukken arkadaşları ile denizin altında nefeslerini tutukları bir oyun oynadıklarını biraz uzatıp nefessiz kalınca öldüğünü sandığını anlatır. Kadın adamın hayata tutunmasına yardım mı ediyor, kendisi mi hayata tutunmak istiyor yoksa öpüşerek nefessiz kalarak birlikte ölmek midir istediği?
Kim Ki Duk, diğer filmlerinde olduğu gibi bu filmde de batı tarzı modern büyük, güzel evlerde yaşayan gelir düzeyleri yüksek ailelerin mutsuzluğu ve iletişimsizliğini ele alır. Kadınlar mutluluğu toplumun kenara ittiği yalnız yabancı erkeklerde ararlar. Ve acı. Onun filmleri aşırı şiddet unsurları içerir. Zaten Güney Kore yönetmenlerinin şiddet ve acı çekme-çektirme vazgeçilmezleridir. Bunda ülkenin uzun yıllar Japonya’nın işgal yılları sonrasında bizim de asker gönderdiğimiz iç savaş ile ülkenin Kuzey ve Güney olarak parçalanmasının, bu savaş gazisi şiddet eğilimli babasının da etkileri vardır elbette. Yönetmenin filmlerinde suskunluk çok önemlidir. Onun filmlerinde insanlar çok az konuşur. Anlatılacaklar mimiklerle ve bedenlerle anlatılır. Cengiz Aytmatov Cemile adlı romanında “Konuşmak şart değildi ya. Hem duyup düşündüklerini insan her zaman anlatamaz ki. Zaten, kelimeler de her şeyi ifade edemez.” diye yazar.
Şairimiz Ataol Behramoğlu ise Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var adlı şiirinde “Değişmemelisin hiçbir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu” der. Ancak şair bu şiiri günümüzde yazsaydı “Değişmemelisin hiçbir şeyle nefes almanın mutluluğunu” diye yazar mıydı?