“Öldürme arzusu benim elimde değil.” Bu sözler bir ay önce Ceren’i kalbinden ve karnından bıçaklayarak öldüren katil zanlısına ait. Genç kız akşam evine dönerken oturduğu apartmanın girişinde hiç tanımadığı, tek arzusu herhangi birini öldürmek olan biri tarafından vahşice öldürüldü.
Polonyalı yönetmen Krzysztof Kieslowski, Otuz yıl önce çektiği Öldürme Üzerine Kısa Bir Film’de (Krotki Film o Zabijaniu-1988) benzer bir hikaye anlatır. Bir genç arabasına bindiği taksinin şoförünü sebepsiz yere acımasızca öldürür. 1941 yılında Varşova’da doğup, 1996 yılında genç yaşta ölen yönetmenin bu filmi, On Emir’i referans alarak televizyon için çektiği on kısa filmlerden oluşan Dekolog’ların “ÖLDÜRMEYECEKSİN” üzerine olanın sinema için çekilen versiyonudur. On Emir, Tanrı’nın eski İsrail halkına verdiği kanunlardır. Altıncı emir “Öldürmeyin” dir. Hiç kimse hiç kimseyi öldürmeyecek. Nedeni ve kimin için olursa olsun. İşte film bunu anlatıyor.
Polonya’dan sonra Fransa’da yaşayan yönetmen Üç Renk (1993) üçlemesi ile daha çok bilinir. Bu filmler Fransa bayrağındaki renklerden esinlenmiştir. Mavi (Özgürlük), Beyaz (Eşitlik), Kırmızı (Kardeşlik). Ancak Polonya döneminde çektiği yukarıda sözünü ettiğimiz on filmden oluşan Dekolog serisi, Aşk Üzerine Kısa Bir Film (1988) , Veronique’nin İkili Yaşamı (1991) Kieslowski’nin önemli filmlerindendir.
Film, görmediğimiz oynayan çocukların sesleri eşliğinde doğadaki ölü böcek ve fare görüntüleri ile başlar. Bir futbol sahasının kale demirine idam edilmiş gibi asılan cansız kedi ve bağırarak koşan çocukların görüntüleri ile devam eder. Kedileri sevmeyen ancak bir köpekle yemeğini paylaşan kurban taksi şoförünü Wlademar (Jan Tesarz) başına geleceklerden habersiz arabasını yıkarken görürüz. Varşova’nın soğuk atmosferinde caddelerde tek başına amaçsızca dolaşan genç Jacek (Miroslaw Baka) bir kafede avukatlık sınavını henüz kazanan avukat Piotr (Krzysztof Globisz) ile tesadüfen birbirinden habersiz bulunurlar. Jacek bindiği taksinin şehir dışına gitmesini ister. Şehirden uzaklaşınca ıssız bir yerde Jacek elindeki iple taksi şoförünü boğmaya çalışır. Ancak iple bunu başarmayınca başına demir çubukla vurur. Kurbanın takma dişleri ağzından yere düşer. Katil kanlar içinde kalan yüzü ve bakışları görmemek için başını bir bezle kapatır. Mağdurun yalvarmaları işe yaramaz. Sinema tarihindeki en uzun öldürme sahnesini katilin her an vazgeçebileceği umuduyla izleriz.
Genç avukat Piotr, Jacek’in savunmasını üstlenir. Mahkeme idam kararı verir. Kendinde öldürme hakkını gören ve bunu yurttaşlar adına yapan devlet en ince ayrıntısına kadar planladığı idam(öldürme) gerçekleşir. Her iki öldürmede de kurbanların yüzleri bezle kapatılmıştır, taksi şoförünün dişlerinin fırlaması gibi Jacek ölünce bedeninden sıvı zemine dökülür. Jacek avukata köyünde bir arkadaşının traktörünün kaza ile küçük kız kardeşini öldürmesi üzerine kente geldiğini anlatır. Yönetmen katilin geçmişini bize gösterir ancak kurbandan ve onun ölümü ile yakınlarının yaşadığını göstermez. Çünkü nedeni ne olursa olsun öldürmeyeceksin. Zaten cezalandırmada suç işlemeyi önlememektedir. Avukatlık sınavında kurula Marks’ın adını vermeden onun sözleri ile görüşünü bildirmiştir. “Habil’den yana hiçbir ceza, suç işlenmesini engellemedi."