"Anne, ben beş oldum. Artık çok büyüğüm" diye annesine seslendi Jack. Sonrada her sabah yaptığı gibi odadaki eşyalara günaydın dedi.
Günaydın lamba, günaydın bitki, günaydın yumurta yılanı, günaydın halı. Odada gerçek olan ne varsa hepsine günaydın dedi. Gardırop, televizyon, lavabo ve tuvalet.
Emma Donghue'un kitabından uyarlanan Leonard Abrahamson'un yönettiği ROOM filminden söz ediyoruz. En iyi film, en iyi kadın oyuncu, en iyi yönetmen, en iyi uyarlama senaryo dallarında 2016 yılı Oscar adayları arasında yer alan ve Brie Larson'un en iyi kadın oyuncu ödülünü aldığı filmden.
Joy (Brie Larson ) 17 yaşında iken Yaşlı Nick (Sean Bridgers ) tarafından kaçırılıp onun evinin bahçesindeki kulübede dünyayla tek bağlantısı tepedeki cam pencere olan odada yedi yıldır zorla alıkonulmaktadır. Jack (Jacob Tremblays ) ise Joy'un burada isteği dışında dünyaya getirdiği oğludur.
Yaşlı Nick, onların temel ihtiyaçlarını dışarıdan getirmekte sadece kendisinin bildiği şifreyle kapıyı açmaktadır. Bu dünya oda ve içindeki Jack'in her sabah "Günaydın" dediği eşyalardı. Oda onların tek gerçek dünyasıydı. Bunun dışında hiçbir şey gerçek değildi. Burada özgürlerdi ve her sabah spor bile yapıyorlardı. Joy, Yaşlı Nick'in geldiği geceler Jack'ı gardıropta uyutmaktadır. Yaşlı Nick gidene kadar da orda kalması gerekmektedir. Annesi oğlunu Yaşlı Nick’ten uzak tutuyordu. Çünkü o sadece onun oğluydu. Bu nedenle gardıroptan çıkma yasağı koymuştu. Ancak beş yaşına bastıktan sonra Jack bu yasağı çiğneyip gardıroptan çıkmıştı. Ancak odadan çıkabilecek mi?
Jack'in beşinci yaş gününde her şey birden değişir. Çünkü artık o kendisini çok büyük hissetmektedir. Odada annesi ile birlikte yaptıkları pastada mum yoktur. Oysa gerçek pastada mum olacağını televizyondan görmüştür. Oğlu için kendi üzüntülerini bile içine atan anne kaçış planları yapmaktadır. Ona yol gösteren de Monte Kristo Kontu ile Alice Hariklar Diyarında kitaplarıdır.
Sonra Özgür Dünya. Gerçekten özgür bir dünya var mı? Küçük Jack ve annesi Joy için her şey düzelecek mi? Joy kayıp olduktan sonra anne ve babası ayrılmış, annesi başka biriyle yaşamaktadır. Babası ise küçük torununa bakamamaktadır bile. Çünkü o istem dışı bir çocuktur. Medyanın aşırı ilgisi nedeniyle de bu sefer daha geniş ancak başka bir evde tıkılıp kalmışlardır.
Neresi daha gerçek? Nerede daha özgürüz? İnsanlar yalnız olmamalıdırlar. Çünkü "Kimse yalnızken güçlü değildir." Tepesinde cam bir penceresi olan küçük bir kulübe ile beş artı bir evlerin ne farkı vardı. Bunun cevabını da Jack veriyor.
"Anne odayı terk et."