“Enkazın altında gömülü kalan insanları düşünüyorum da, iki damla suyun bana zararı olmaz.”
Bu sözler İranlı yönetmen Abbas Kiyarüstemi’nin iki filminde de yer alan sahnede, iki katlı ahşap evin balkonundaki çiçekleri sulayan kadının, balkonun altında kocası ile sohbet etmekte olan adamın üzerine su damlayınca eşine kızan gence adamın söylediği sözlerdir.
Yukarıdaki sahne, Abbas Kiyarüstemi’nin Ve Hayat Devam Ediyor (1992) filmi ve bu sahnenin çekimlerinde oynayan, yörede yaşayan iki amatör genç oyuncu arasında geçen aşkı anlatan Zeytin Ağaçları Altında (1994) filmlerinde geçmektedir. Film, Rüstemabad veya Köker üçlemesi olarak adlandırılan filmlerin sonuncusudur. İlk film Arkadaşımın Evi Nerede? (1987) Tahran’ın 350 kilometre kuzeyindeki Köker’de geçer. Arkadaşının defterini yanlışlıkla çantasına koyan Ahmed’in daha önce ödevini yapmadığından öğretmeninin azarladığı arkadaşının okuldan atılmaması için defteri ona götürme çabasını hayranlıkla izleriz. İkinci film 1990 yılında İran’ın kuzeyinde meydana gelen ve 40 bin kişinin hayatını kaybettiği depremden hemen sonra yönetmenin oğlu ile birlikte, ilk filmde Ahmed rolünü oynayan Babek Ahmed Poor’un akıbetini öğrenmek için depremin etkili olduğu Köker’e yaptıkları yolculukta insanların kayıplarına rağmen hayata tutunuşlarını anlatan Ve Hayat Devam Ediyor filmidir.
Zeytin Ağaçları Altında filminde, yönetmenin çoğu filminde olduğu gibi gerçek ile kurmaca iç içe geçmiştir. Hatta filimler bile. Arkadaşımın Evi Nerede? filminde oynayan öğretmeni, Ahmed’i ve arkadaşını bu filmde de görürüz. Yazının başında belirttiğimiz sahnede depremin ertesi günü evlenen çiftin çekimlerinde Hossein (Hossein Rezai) ile Tahereh (Tahereh Ladanian) yönetmenin istediği gibi oynamadıkları için çekimler sürekli tekrarlanmaktadır. Filmdeki yönetmen (Mohamad Ali Keshavarz) köyde yaşayan amatör oyuncular arasında bir şeyler olduğunu fark eder. Depremden önce duvarcılık yapan Hossein, Tahereh’i görür ve annesine kızı ile evlenmek istediğini söyler ancak kadın çok kızar. Daha alt sınıfta gördüğü duvarcıyı işinden attırır. Aynı günün gecesi deprem olur. Genç kızın anne ve babası depremde ölür. Büyükannesi ile yaşamağa başlar. Büyükannede evi olmayan birine torununu vermek istemez. Duvarcılığı bırakan Hossein film ekibinde hem oyuncu hem de mutfak işlerinde yardımcı olarak çalışmaktadır. Onun bu hikayesini yönetmen, diğer filmlerde de olduğu gibi araba ile yaptıkları yolculukta anlattırır.
Kiyarüstemi filmi denince akla, bitmez tükenmez kıvrılan yollar, arabalar, hikaye anlatan sıradan gerçek insanlar gelir. « Benim filmlerim gerçek insanları, gerçek karakterleri, gerçek kişilikleri gösterir. » der. Ve « Sıradan olanın içindeki güzelliği bulmamıza » yardımcı olur.
Yönetmen onların konuşabilmeleri için çekim aralarını uzatır, birlikte yürümelerine olanak sağlar. Depremden yıkılmış evlerin arasında ayakta kalabilmiş iki katlı ahşap evin çiçeklerle dolu mavi boyalı balkonunda Hosein, Tahereh’a aşkını ilan eder. Eğer onunla evlenirse bıraktığı duvarcılığa bile geri dönebileceğini söyler. Tek istediği onun mutlu olmasıdır. Ancak kızın cevabı suskunluktur.