Tahıllar (karabuğday, aşurelik buğday, şehriye, erişte, makarna, bulgur, pirinç vb) karbonhidrat kaynağıdır. Vücutta pek çok doku, organ ve bağışıklık sistemi de dahil pek çok sistemin temel yakıtı karbonhidratlardır. “Karbonhidrat tüketilmediğinde”, proteinler parçalanarak, karbonhidrat elde edilmeye çalışılır. Buna “glukoneogenez” denir. Yani vücut kendi ekmeğini taştan çıkarır. Açığa çıkan glukoz molekülleri de kanda yine insulin ile hücrelere taşınır. Yani karbonhidrat alsanız da almasanız da vücut glukozla buluşur ve insulin kullanılır.
Saflaştırılmış, işlem görmüş beyaz unlu tüm mamüller, şehriye, erişte makarna, şeker, alkollü içecekler, glukoz, fruktoz ve mısır şurupları, pirinç, patates gibi gıdalar, kanda glukoz seviyelerini büyük hızla yükseltir. Kanda yükselen glukozu, pankreastan salgılanan insulin hormonu düşürür. Bu kötü karbonhidrat kaynaklarını her tükettiğinizde, bir ömürlük insulin rezervi de azalmaya devam eder. İnsulin direnci, bu hatanın sık tekrarı ile gelişir. Bir sonraki evre de diyabettir. Sağlıklı olan, “sebze, meyve, tam tahıl, bakliyat, salata gibi yüksek lifli karbonhidrat kaynaklarının seçilmesi ve kişiye özgü doğru miktarda tüketilmesidir.”
Diğer yandan “gluten” tahıllarda bulunan bir tür proteindir.
· Gluten duyarlılığı olan bireylerde, gluten içermeyen karbonhidratlar kullanılabilir.
· Fakat porsiyon büyürse, insulin direnci yükselebilir.
· Hatta inanmak istemezsiniz ama, tam tahıl tüketirken de insülin direnci düşürülebilir.
Demek istediğim, insülin direnci ayrı, gluten duyarlılığı ayrı sağlık sorunlarıdır. Diyetle tedavileri de farklıdır. Sırf moda akım diyet modeli diye; sağlıklı bireyde glutensiz, tam tahılsız beslenme uygulanırsa, sağlık sorunları doğuyor.
Ayrıca ketojenik diyetlerde de tam tahıl ve gluten kaynaklarına ilave olarak yasaklanan sebze, salata, baklagil ve meyvelerin sizi nelerden koruduğu bilseniz…
Burada da sebzeden gelen karbonhidratlar açısından esas olan, sebzeleri pişirirken kısık ateşten kısa süre pişirmek ve hafif diri bırakmaktır. Porsiyonu büyük tutun. Yoğurtla kombine edin. Çiğ salata ile destekleyin. Baklagilleri 24 saat suda bekletin, filizlendirin ve düdüklüde pişirin. Bu şekilde her gün sebzeye ve haftada 3 porsiyon kadar da bakliyata herkesin ihtiyacı vardır.
Glutensiz beslenelim, ketojenik diyet yapalım, diyette modayı takip edelim derken; bahsi geçen “yüksek lifli tahıllar, bakliyatlar, sebzeler ve meyveler, hep birlikte, katı biçimde diyetten çıkarıldığında” uzun veya kısa vadede:
· kalp hastalıkları,
· hipertansiyon
· obezite,
· karaciğerde yağlanma
· Alzheimer, Parkinson vb nörolojik sağlık sorunları,
· odaklanma güçlüğü, anksiyete, depresyon
· kanser,
· gut,
· disbiyoz ve buna bağlı gastrointestinal sistemde inflamasyonlar
· alerji ve ne yazık ki yine de
· insülin direnci ile ilişkili olabilmektedir. Olası sonuçları test eden bilimsel araştırmaların genel olarak vardığı nokta budur.
Nasıl ki; her 40 beden kıyafet, 40 beden olan herkese cuk oturmuyorsa, toplum geneline de tek tip beslenme modeli dayatılamaz. Beslenme de zaten tek yönlü olamaz. Yeterli dengeli beslenmeliyiz. Bu çok net… Her çeşit besine ihtiyacımız var. Kişiye özel besin planlama ile kişiye özel diyet tedavisi herkes için şart… Size keyif veren zararlı bir besin bile, eğer az ve seyrek tüketiliyorsa, ruhen faydalıdır denilebilir. Fizyolojik olarak da “zararlıdır” denilemez. Beslenme mutlaka “kişiye özel” planlanmalıdır.
Yine çoğu yazımda olduğu üzere “kendinizin üzerinizde deney yapmak için fazla değerlisiniz” diyerek yazımı sonlandırıyorum. Sevgiler.