“Gençler ruhlarını, duygularını, aşklarını, hoşgörülerini, amaçlarını, verimliliklerini kaybetti. Bu sığlıkla üretim yapmaları ve bu ülkeyi ileri götürmeleri mümkün değil"
Türkiye öncelikle, bizi biz yapan diğer geri kalmış ülkelerden ayıran; Cumhuriyet devrimlerinin ve Atatürk'ün fabrika ayarlarına dönüp, yeniden çağdaş dünyaya katılmalı diye düşünüyorum.
Bunun dışındaki her şey farkındalığını yitirmiş insanların boş konuşma balonları…
Atatürk Nutuk adlı eserini yazmaya 1927 yılında geçirdiği bir kalp krizinden sonra karar vermiştir. Atatürk tarihi olayları birinci elden ve vesikalarıyla yine “tarihi yapan kişi” olmaktan çıkıp “tarihi yazan kişi” olmaya bu vesileyle karar vermiştir. Bunu gerçekleştirirken de hem bütün karşıtlarıyla hesaplaşmış hem de tarih önünde eylemlerinin hesabını vermiştir.
Atatürk bu metinde sıraladığı bütün olumsuz durumların çözümünde gençliğin ihtiyaç duyacağı gücün ne olduğunu ilk defa olarak metnin sonunda “asil kan” yani “Türklük” olarak söylemiştir. Atatürk’ün burada asil kan sözü ile Türklüğü, Türklük ile de biyolojik olarak ırkçılığı değil, kültürel ve duygusal bir milletçiliği kastettiğini düşünmemiz doğru bir yol olacaktır. Nitekim bu konudaki anlayışının “Ne mutlu Türküm diyene!” vecizesinde açık açık belirtildiği, zaten hayatın hiçbir döneminde ırkçılığı tasvip etmediği, buna uygun ve bizi doğrulayacak pek çok sözü olduğunu hatırlatmak gerekmektedir..
Anadolu bağrında binlerce kültürü barındırmıştır bugüne kadar. Bizler Atalarımızdan aldığımız birikimler doğrultusunda hep insancıl, hep mücadeleci, hep paylaşımcı ve hep kendimiz olduk. Gençlerden de beklentimiz bu. “Yöresel olmadan evrensel olunmuyor. Önce kültürümüze değerlerimize sahip çıkıp sonra evrensel olmak için doğru adımlar ile ilerlememiz gerekiyor. Bilim, sanat, edebiyat hayatımızın parçası olmalı. Kör noktalarımızı açıp at gözlüklerini çıkarma zamanımız geldi geçiyor.”