Başarıya ulaşmanın önemli anahtarlarından bir tanesi; değişim ve bu değişime gösterilecek uyumdur. Önceden oluşmuş ve oluşmaya devam eden değişimi iyi gözlemleyip, doğru bir şekilde tespit yapmaz ve bunu atılım için fırsata dönüştürmez iseniz, sürecin gerisine düşmeniz kaçınılmazdır.
Kural açık ve basit... Ancak, uygulamak sanıldığı kadar kolay olmuyor. Düne sarılmayacaksın. Geçmişi korumaya çalışmaktan ziyade onu terk edeceksin...
Ek olarak; girişimci olmakla yenilikçik bazen karıştırılır, bir ve aynı sanılır... Bazen de girişimciliğin her şey, yenilikçiliğin ise daha çok teknik bir mevzu, hatta sivri bir zekanın buluşlarının sonuçları olduğu şeklinde yanlış ve yaygın bir algı olduğunu düşünüyorum.
Oysa değişimi yaratmak ve yakalamak bilim temelli bir bakış açısını ve sistematik bir yaklaşımı gerektirir.
O nedenle yazımızın başlığını Mevlana'nın veciz sözünden seçtik.
Buraya kadar anlattıklarımız normal koşullar altında başarının dinamiği ile ilgiliydi... Koşullar normal olmaz ise; değişir ya da değiştirilir ise sonuç elbette farklılık gösterir. Doğada da, toplumsal olaylarda da durum aynıdır. Kimyadan basit bir örnek verecek olursak; su kaç derecede kaynar sorusunun cevabı: 100 derecedir. Doğrudur, su üzerindeki atmosfer basıncı 1 atm basınca ulaştığında su kaynar. Bu da 100 santigrat dereceye karşılık gelir. Ancak atmosferik basıncın artması ya da azalması suyun kaynama derecesini değiştirir. Başka bir ifade ile basıncı değiştirilen değerler suyun kaynama sıcaklığına doğrudan etki eder.
Günümüz siyasetine kısaca bakacak olursak;
7 Haziran seçimleri eşit, tarafsız ve güvenli bir ortamda yapılmamasına rağmen iktidar partisi AKP'nin yenilgisi ile sonuçlandı... Türkiye genelinde kullanılan 1 miyon 326 bin oy (bu rakam seçim sonuçlarını alt-üst edecek bir rakamdır.) 7 Haziran seçimlerinde geçersiz sayılmıştır. Bu bile İktidar partisinin meclis çoğunluğunu elde tutmasına yetmedi. HDP'nin yüzde onluk barajı aşması bütün hesaplarını bozdu.
Seçim sonrası derin bir sessizliğe gömülen Recep Tayyip Erdoğan ve AKP'si, çatışma ortamını yeniden başlatırken, Davutoğlu ile göstermelik koalisyon görüşmeleri ile kamuoyunu oyalayıp yeniden seçim için açık gizli çalışmalara koyuldu.
Geçmişte seçimleri zamanında yapmakla övünenlerin, erken seçim tartışmalarına en sert şekilde karşı çıkanların erken seçim demesi anlamlıdır... Söyleyecek yeni bir şeyleri yok. Yeni bir projeleri de yok... Üç dört ay gibi kısa bir zaman diliminde seçmenin tercihini değiştirmesi gibi bir olasılık da mümkün gözükmüyor...Dahası ekonomi patinaj yapmıyor bar bar bağırarak SOS veriyor... Ve Recep Tayyip Erdoğan ve AKP' tekrar seçim diyor (?)
Anlaşılan, 7 Haziran sonrası sessizlik günlerin de konuşuldu, tartışıldı; seçimlerin nasıl yapılacağı, hangi koşullarda seçime gidileceği inceden inceye hesap edildi...
Seçimlere tahminen 90 günlük bir süre var. İşte bu üç ay zaman dilimi çok tehlikeli gelişmelere gebe... AKP'ye seçim kaybettiren HDP diskalifiye edilmeye çalışılıyor. Seçimlere değil AKP'yi yeniden iktidar koltuğuna oturtabilmek için ''seçim'' e gidiliyor...
Ama nafile... Türkiye benzer süreçleri az yaşamadı. Baskı terörle gerilmiş ortamlarda seçimleri, seçim hileleri de dahil her türlü seçim mühendisliğini gördü. Hiçbiri başarılı olamadı. İplikleri tez zamanda pazarın yolunu tuttu...
Koşulları değiştirerek alacağınız sonuç her daim geçicidir... Aslolan ölçü; normal şartlarda ne olduğunuz, ne söylediğiniz, neler yapabildiğinizdir... Karanlıklarda gölge oyunlarıyla cüceliğinizi heybetli gösterebilirsiniz ama bu sizi hiçbir zaman selvi boylu yapmaz...
Belki yeniden iktidar olursunuz, ama artık eskisi gibi yönetemezsiniz...