Başlarken…
Basitçe kalabalıklaşarak ve bir halkın birlik olmasını sağlayarak kazandığı zaferle Türkiye Cumhuriyetini kuran Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü özlemle anıyoruz..
***
Dünyanın en yoksul başkanı olarak ün yapmış bir isim 10 gününü Türkiye’de geçiriyor. Mujica’nın Türkiye daveti tam da sandıkların kurulduğu güne ve sonrasındaki gelişmelere denk geldi. Saraysız Başkan, İzmir Büyükşehir ve Konak belediyelerinin davetlisi olarak İzmir’de de izdihamlara bile yol açacak kadar büyük kalabalıklarla buluştu.
Uruguay’ın eski Devlet Başkanı Jose Mujica, 1987 model Vosvosu, eşiyle birlikte yaşadığı çiftlik evi ve yaşam tarzıyla dünyanın en mütevazı devlet başkanı olarak ve kendi kitabının ismiyle saraya taşınmayı reddettiği için ‘Saraysız Başkan’ olarak biliniyor. Bunlar bilinen materyalist özellikleri…
Asıl olan ‘birlik’ üzerine söylediklerinin Türkiye’nin tam da bugünlerde üzerinde durması gereken en önemli konu olması…
“Girondistler dönemindeki kırılmayla Fransız Devrimi bitti.
İspanyol Devrimi’nde anarşistler, komünistler ve sosyalistler aralarında çatışmaya başladığı günlerde kazanan Franco oldu.
Almanya’da komünistler ve sosyalistler birbirini öldürmeye başladığında zaferi Hitler kazandı.
Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada solun derdi ‘birlik’ti” diyor mahallesindeki kahve arkadaşlarının seslenişiyle Pepe (Jose Mujica) ve Uruguay’da bunu nasıl başardıklarını anlatıyor: “Uruguay’da sol, birlik olması gerektiğini öğrendiği gün kazanmaya başladı.”
Türkiye’nin malum siyasi atmosferi hiç dinmez ancak 1 Kasım seçimlerinin ardından herkes şapkasını önüne koydu ve ‘birlik’ üzerine düşünmeye başladı. Madem siyasette bir iktidar ve muhalefet olgusu vardı peki niye bu kadar herkes herkese muhalefetti. Türkiye’nin asıl derdi tam da Mujica’nın dediği gibi ‘birlik’ti…
Yine; “Ne affediyorum ne yargılıyorum ne de unutuyorum... İleriye bakıyorum” ve “Altın değerinde bir ders aldım: Mağlubiyetler, zaferlerden çok daha öğreticidir” diyen Mujica’nın öğretileriyle ilerlersek Türkiye’nin içine girdiği 4 yılın sonunu ‘birlik’ önceliğinde hesaplamak gerekir.
Çünkü Türkiye, bir yol kazası olmazsa 2019’da tüm yönetim kademesini belki de sistemini değiştirecek üç seçimi birden yapacak: Yerel seçim, genel seçim ve cumhurbaşkanı seçimi…
Bu da yol haritasının şimdiden çizilmesi gerektiğine işaret ediyor. İktidarı elinde bulunduranın önceliğinin yerel seçim olacağı oradan çıkacak sonuca göre eksikliklerin tamamlanarak genel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlanılacağı ihtimali yüksek. Solun bu durumu kendi lehine çevirmesi ve öncelikle yerelde bir ittifak kurarak genel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde birlikte hareket etmesi en mantıklı senaryo olarak karşımıza çıkıyor.
Senaryolar ‘birlik’ üzerinde odaklanınca oy oranı en az yüzde 40’lara çıkıyor; parlamento dışı solun katılımı ve yaratılan rüzgarın etkisiyle oran daha da yükseliyor. Bu da kesinlikle iktidar demek.
Şu günlerde CHP’de ciddi bir tartışma zemini var. Kurultay öncesi Genel Başkanlık yarışı 1 Kasım’da oyların sabit kalmasının da etkisiyle iyice hızlandı. İzmir de bu yarışın odağında çünkü mevcut milletvekillerinden Mustafa Balbay’ın da ciddi çıkışları gündemi meşgul ediyor. Bunu CHP Lideri’nin söylemi gibi ‘demokrasi’ olarak algılamak elbette çok daha ‘demokratik’ bir tavır. Ancak genel kanıda CHP’de bir liderlik sorunu mu yoksa kendi içinde ‘birlik’ sorunu mu olduğu daha çok tartışma ve düşünme zemini buluyor. Çıkarılacak sonuç ise; değişim elbette demokratik olabilir ancak bu rüzgarı birliksizlik algısı yaratmadan yapmak olacaktır.
Öte yandan HDP, HDK, DBP ve DTK eşbaşkanlarının geçtiğimiz hafta yaptığı ortak açıklamada şunlar dile getirildi: “CHP’nin de ana muhalefet partisi olarak bu tarihi günlerde barış ve demokrasi adına üzerine düşen sorumluluğu cesaretle yerine getireceğini umuyoruz. Sorunlarımızın çözümünde parlamento içi ve dışı bütün demokrasi güçlerinin birlikte hareket ederek Meclis’i çözümün odağı haline getirebileceğine inanıyoruz.”
Yıllarca kalabalıklar arasında ‘yalnız’ kalmış ve bu yalnızlığın hapislere götürdüğü isim olan Mujica’nın basitçe kalabalıklaşma üzerine özlü sözü ile bitirelim: “Güçlü olmak büyük kalabalıklarla mümkündür. Oldukça basit ama solun bunu anlaması çok kolay olmuyor.”