Siyaset dili gerçekten çok çok önemli. Unutulmamalı ki o dil, o söylem artık sadece siyasi kişinin değil, ona oy veren topluluğun da dili…
Türkiye siyasetinde yıllardır ve sürekli duyduğumuz ‘onlaaaar’ hitabı neredeyse bu ülkenin yüzde 50’sinin yüzde 50’sine hitabıdır mesela… Ötekileştirilmişliğin toplumsal halidir…
Ötekileştirmede daha özele ineceğim şimdi. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in seçim döneminden bu yana değişmeyen “İzmir’in arka mahalleleri, arka sıradakiler” söylemlerine.
Bu kadar ‘Aşla ve başka’ yapılan bir seçim ve hizmet süreçlerinde ‘başka bir dil de mümkün’ dedirtiyor adeta…
Başkan Soyer’in adaylık çalışmaları sürecinde sürekli olarak basın bültenleri ve konuşmalarında vurgulanarak ‘arka mahalledekilere öncelik vereceğiz’ demeçlerinin kentte yaşayan milyonları ötekileştirdiği hiçbir danışmanı tarafından iletilmedi sanırım.
O zamandan bu zamana gözümden kaçmış olanı vardır belki ama geçtiğimiz günlerde yine ‘İzmir’in arka sıralarındaki çocuklar’ lafının geçtiği bir haber bülteni başlığı ve demeçle karşılaştım.
Başkan Soyer’in Ödemiş ziyaretinde Ayakkabıcılar Sitesini ziyaret ederek pandemiden etkilenen esnafa can suyu olması amacıyla İzmirli çocuklar için ayakkabı alımı yapacağını açıklaması “İzmir’in arka sıralarındaki çocukların botlarını buradan alacağız” şeklindeydi…
Kötü niyet yok elbet, Ödemiş Ayakkabı Üretim ve Pazarlama Kooperatifi ile bir anlaşma yapılmış ve hem kooperatif üyelerine katkı sağlanması, hem ihtiyacı olan çocukların ayaklarının ısınması, hem de ayakkabıda bir İzmir markası yaratmak için güzel bir işbirliği yapılmış.
Ancak kullanılan dil… Ah işte o dil… Tüm bu güzellikleri yok etmeye meyilli o dil!
Ötekileştirme konusunun baş aktörleri konumuna getirilen Roman vatandaşların bu konudaki gündemleri de eksik olmuyor neredeyse…
Spor yorumcusu Erman Toroğlu’nun ırkçı söylemleriyle yine alevlenen ‘Roman’ tartışması bu kez İzmir’in Bayındır ilçesine de sıçradı. CHP Bayındır İlçe Başkanının Toroğlu’nun sözlerini sarf etmesinden kısa bir süre sonra “Benim tarlamda çalınan zeytinleri Bayındır’da yaşayan çingeneler çaldı” dediği iddia ediliyor. Tire Romanları Güçlendirme Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği konuyu sosyal medya ve basın aracılığıyla dillendiriyor ve kınıyor…
Bir de Selçuk Belevi’nde çadırlarda yaşayan hasır sepet ve şemsiye örme işini yapan Roman vatandaşlar var malumunuz. CHP İzmir Milletvekili Özcan Purçu’nun özel arazisini bu vatandaşlara konut yapılması için Valiliğe bağışlaması tartışmalara yol açmış, konu Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel’in ‘Romanlara bakış açısı’na kadar gitmişti. Bir söylem yok belki ama orada yaşayan onlarca ailenin mağdur edilme eylemi var hem de ötekileştirme gölgesi altında…
Selçuk’ta çadırda yaşayan o Roman vatandaşlar konusunda yerel halkın ‘yabancılar, korkuyoruz’ söylemleri o insanları yok saymakla eşit!!!
Oysa onlar hasır sepet ve şemsiye örüyor bütün gün çoluk çocuk… Yoksullar, bir evleri olmamış hiç bu güne kadar, zaten nerede sığınabilirlerse orası memleketleri oluyor… Kargıdan el emekleriyle üretim yapıyorlar, Belevi ekonomisine de katkı sağlayacak orada onları ötekileştirenlere de faydası dokunacak o insanların. “Biz de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız, çocuklarımızı askere gönderiyoruz, bize niye böyle davranıldığını anlamıyoruz” diyorlar haklı olarak!
Özetle yapmayalım, söylemeyelim! Dilimize, düşüncemize, fikrimize, özümüze, insanlığımıza sahip çıkalım! Ötekileştirmeyelim!
Başka bir dil mümkün!