Ülkemiz öncekilerden daha derin bir krizi yaşamaktadır… Bu kriz bir sabah uyandık ve bütün iktisadi dengelerin alt üst olduğunu gördük türünden bir şok değil. İktidardakilerin siyasi körlüğü, basiretsizliği, beceriksizliği, bilgisizliği, birikimsizliği ne derseniz deyin kriz, bağıra bağıra ‘geliyorum’ dedi ve geldi.
Bugün yaşanan ekonomik krizin ne boyutta olduğunu anlatmak için, en anlaşılır biçimde şunu söyleyebiliriz: Türkiye, geçiniz borçlarını ödemeyi, borçlarının faizlerini ödemekte zorlanıyor, ödeyemiyor.
Önceki krizlerden bir başka ve çok önemli farkı; yangının tüm sektörlerini sarmış olmasıdır. Daha evvel yaşadığımız krizlerde, ekonomik yönden bundan ciddi olarak etkilenenlerin yanı sıra, hiç etkilenmeyen ya da çok az etkilenen olanlar, sektörler vardı.
Krizi atlatmak için neler yapabileceği tartışılıyor ve Merkez Bankasının faizleri yükseltmesinden ABD ile yaşanan gerilimin bitirilmesine varıncaya kadar pek çok çözüm önerisi ortaya atılıyor… bu öneri ve tartışmaların pratikte bir değeri yoktur. Çünkü; sektörlerden gelen ve çözüm diye sunulan önerilerin tamamı, ülkenin değil, kendilerinin kurtarılmasına yönelik bilinen ağlamalardır… diğerlerini ise dinleyen yok. Siyasi iktidar bildiğini okumayı sürdürmektedir.
Erdoğan iktidarının neler yapacağını bir fıkra ile anlatalım.
Nasrettin Hoca, en çok ihtiyaç duyduğu bir zamanda eşeğini kaybetmiş… Uzun aramalar sonunuda bulamayınca, eşeğin çalınmış olabileceğine kanaat getirmiş. Varmış köy meydanına avazı çıktığı kadar bağırarak;
“Eyy ahali, hepiniz kulağınızı dört açın… eşeğim çalındı… kim aldıysa, geci yok, hemen bu akşam getirip evimin kapısına bağlasın. Yoksa, size yeminle söylüyorum: Babamın yaptığını yapacağım!..” demiş.
Hocanın tehdit dolu bu açıklamasını köyde duymayan kalmamış. Hırsızın da kulağına gitmiş ve “Acaba, Hoca’nın babası ne yapmış ki, Hoca aynısını yapacakmış?” diye korkuyla karışık merak etmeye başlamış. Sonunda korku ağır basmış ve çaldığı eşeği gecenin bir yarısı götürüp Hoca’nın evinin kapısına bağlamış.
Hırsızlık olayı kapanmasına kapanmış, ancak hırsızın merakı bir türlü kapanmamış. Bir zaman sonra Hoca’ya sormaya karar vermiş. Sormuş da;
“Hocam” demiş. “Hatırlar mısın, eşeğin kaybolmuşdu da, gelip köy meydanında ‘Kim aldıysa getirsin yoksa babamın yaptığını yaparım!’ demiştin.”
Hoca;
“Hatırlamaz olur muyum, hatırlıyorum” diye cevaplamış.
Hırsız;
“Ha işte onu soracaktım. Baban ne yapmıştı?”
Hırsızın sorusuna Hoca’nın cevabı;
“Kendine yeni bir eşek almıştı” olmuş.
Bugün yaşadığımız krizin bedeli belki çok ağır olacak. Ama çözüm diye atılacak adımlar ya da yapılacaklar daha önceki siyasetçilerin; Demirellerin, Ecevitlerin, Erbakanların, Özal, Çillerlerin yaptıklarının bir benzeri olacağı kesindir. Kısaca;
1- ABD’nin tüm dayatmalarına pes denecek, ABD’nin bütün istekleri kabul edilecek, direktifleri harfiyen yerine getirilecektir.
2- Ülkeyi IMF’siz yönetmekle övünen Erdoğan, ABD ile ilişkileri düzeltir düzeltmez soluğu IMF’nin kapısında alacaktır.
3- Krizin tüm faturası halka kesilecek. Maalesef, emeğiyle geçinen halkı çok daha zor günler bekliyor…
4- Ülkemizin yakın tarihinde benzer krizlerde demokratik halk ve özgürlükler rafa kaldırılır, belli bir süre askeri cuntalarla idare edilirdi. Şimdi ise askeri faşist cuntalara gerek kalmamıştır. 12 Eylül Anayasası ve “tek adam rejimi” düzenin ihtiyaçlarını karşılayacak niteliktedir.
5- Bir cunta beklenmiyor. Ancak, halktaki memnuniyetsizliğin sokağa, meydanlara taşmaması için iç siyaset oldukça sertleşecek, Süleyman Soylu gibilerine çok iş düşecektir. İstanbul Galatasaray Lisesi önünde Cumartesi Annelerinin 700. Hafta eyleminin yasaklanması ve ardından polis saldırısı önümüzdeki dönem için işaret fişeğidir.